Kurumsal olduğunu iddia eden şu büyük sömürücü firmaları bilirsiniz. Bu sömürücü ve kan emici taşeron firmalardan birinde 3,5 yıl emek verdikten sonra istifa ettim.
Ya ne diye 3,5 yıl durdun diyebilirsiniz. Hem işsizlik hem de ha bugün ha yarın maaşa iyileştirme yapacağız diyerek oyaladıkları için. Buna uydurdukları bir kılıf da var elbette. “Girdi maliyetlerimiz çok arttı, asgari ücret çok yükseldi yapabileceğimiz bir şey yok”. Size yükselen bu maliyetler biz ev geçindirecek emekçilere yükselmedi mi? Biz temel ihtiyaçlarımızı karşılayamazken, sizin her yıl karınıza kar kattığınız gün gibi ortada değil mi?
Bu yazıyı yazmaktaki amacım ise onları ifşa etmek. Sadaka değil, zam istedim. Vermediniz istifa etim. İstifa ettiğim günün akşamında kardeşimi (grup şirketlerinden birinde yeni işe başlamıştı) işten attılar. Neyin hırsı, neyin intikamı bu? Bu hangi vicdana, hangi karaktere, hangi iş etiğine sığar yahu? Kardeşimden ne istediniz? Başta çok üzüldüm, sinirlendim elbette. Ama şimdi bunun yerine çok övündükleri büyüklüklerinin altında yatan leş sistemlerini herkesin bilmesi daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.
Gerçi biz onları taşeronu oldukları İstanbul’daki Koç Üniversitesi, Koç Üniversitesi Hastanesi ve İzmir’deki Marlboro işçilerinin mücadelelerinden tanıyoruz. Daha adını duyuramayan pek çok Euroserve işçisi olduğuna da eminim. Sesinizi duyurmak isterseniz elimden geleni de yapacağım. En büyük mottoları az işçiyle çok iş yapmak, hiçbir işçiye ne olursa olsun tazminat ödememek olan bu firmaları herkes tanısın, bilsin istiyorum.
Maddi bir alacak sizin yasal zemininizde kalmamış olabilir. Ancak bize verdiğiniz manevi zararın karşısında sessiz kalacağımızı düşünemezsiniz. Zaten işçiler için her geçen gün artan işsizlik korkusuyla, katlandıkları sefalet ücretleri ve hak ihlallerinin altında da en çok bu manevi yük var. Bizi güçsüz sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz
Sizin sermaye düzeniniz varsa, işçilerin de birliği var.