Bizimle iletişime geçin

İşçi Hareketi

Barış Terkoğlu: Market gezen Erdoğan, raflardan kafasını kaldırıp işçilerin hallerini sormadı. Oysa bunu dert edinenler var

Yayınlandı

on

baris

Erdoğan’ın geçtiğimiz haftaki market ziyaretine dikkat çeken Gazeteci Barış Terkoğlu bugünkü köşe yazısında marketlerin bir başka yüzünü yazdı.

Türkiye’nin her yerinden market işçilerinin örgütlendiği Mağaza Market-Sen yönetici ve üyeleri ile görüşen Terkoğlu, yazısında marketlerdeki çalışma koşullarını da gözler önüne serdi.

Okudukça, dinledikçe gördüm ki marketlerin hiç konuşulmayan bir tarafı var. İnsanlık dışı koşullarda köle gibi çalıştırılan işçiler, eksik yatan maaşlar, fazla çalıştırma, mobbing, “defol” diyerek tazminatsız işten atılma, daha neler neler… Hepsi ama hepsi bu marketlerde var.” diyen Barış Terkoğlu’nun köşe yazısı şu şekilde:

Muhafazakârların mı, liberallerin mi, partisindeki İslamcıların mı, MHP’deki ülkücülerin mi, taşranın mı, şehrin mi… Erdoğan hangisinin cumhurbaşkanı? Kesin olan bir şey var ki, Erdoğan en çok servet sahiplerinin cumhurbaşkanı. Bu nedenledir ki aldığı kararlar, hep sermaye sahiplerini sevindiriyor.

Öyle ya daha geçenlerde kürsüye çıkmadı mı? Zincir marketlerden şikâyet etmedi mi? Fahiş fiyatlardan dem vurmadı mı? Gerekeni yapacağız demedi mi? Zabıtalar marketlerde görünmedi mi? “Müdahale mi geliyor” derken damat Berat Albayrak’ın yol arkadaşı Ticaret Bakanı Mehmet Muş çıktı, “Serbest piyasa ekonomisi geçerli, doğrudan fiyatlara müdahale etmeyiz” dedi. Tartışma da böylece bitti. Enflasyon işi, açılacak 500’er metrekarelik bin markete kaldı. Kısacası yine “inşaata kuvvet” diyeceğiz.

TARİHLERİ GEÇMİŞ ÜRÜNLER

Herkes fiyatları konuşurken, o ürünleri raflara dizenleri merak ediyordum. Market gezen Erdoğan, raflardan kafasını kaldırıp onların hallerini sormadı. Sorsa da anlatabilirler miydi, emin değilim. Oysa bunu dert edinenler var. Mağaza-Market Sen, adı üstünde, marketlerde örgütlenmeye çalışan bir sendika. Düzenli olarak marketlere gidip işçilerle konuşuyor. İçinde bulundukları koşulları anlatan raporlar hazırlıyor. Görüşmeleri de kayıt altına alıyor.

Geçen hafta konuştuğum sendika yöneticileri, raporları ve kayıtları benimle paylaştı. Okudukça, dinledikçe gördüm ki marketlerin hiç konuşulmayan bir tarafı var. İnsanlık dışı koşullarda köle gibi çalıştırılan işçiler, eksik yatan maaşlar, fazla çalıştırma, mobbing, “defol” diyerek tazminatsız işten atılma, daha neler neler… Hepsi ama hepsi bu marketlerde var.

Adı A ile başlayan marketin Siirt’teki şubesinde işçilerin anlatımı raporlara şöyle girmiş:

Son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin fiyatı düşürülüp müşteriye satışı yaptırılıyor. Eğer bu ürünler satılmazsa işçiler kendi ceplerinden bozuk ürünleri almaya zorlanıyor. Kasa ve envanter sayımlarından çıkan açıklar, zorla işçilere ödetiliyor. Mağazalara depodan eksik ürün gelebiliyor. Eksik çıkan ürünlerin ücreti zorla işçilere ödetiliyor.”

SU İÇTİ, KEK YEDİ KOVULDU

Belki televizyonda izlediniz. Aynı mağazalar zinciri, engelli işçi çalıştırma ile övünen reklam hazırlamıştı. Sendika arşivinde, engelli bir işçinin “yeter” diyerek istifa ediş dilekçesi duruyor:

“Kanuna göre engelli işçiler gece vardiyasında çalıştırılamaz. Sayım vb. gibi gerekçelerle gece vardiyasında kaldım. Bazen işten çıkış saatim gece 12.00’yi buldu. Tarihi geçmiş ürünlerin satılması, envanter açığının kapatılması, sayım eksikliklerinin giderilmesi için elemanlara zorla ürün satmaları vs. gibi birçok sorun yaşadım.”

Bir başkası üniversiteden mezun olmuş. İşsiz kaldığı yetmemiş, aldığı KYK borcunun zamanı gelmiş. Mecburen markette çalışmaya başlamış. Geldiği noktayı şöyle anlatıyor:

“Sürekli olarak fazla çalıştırıldık. Çıkmam gereken saatte hiçbir zaman çıkamadım. Hep daha fazlası istendi. Son kullanma tarihi geçmiş ürünleri de bize zorla aldırıyorlar. Borç mu ödeyeyim, maaşımı kullanma tarihi geçmiş ürünlere mi yatırayım?”

Üniversiteyi bitirmek için bu markette çalışan da var. Ankara’daki E. K. bunlardan biri. Üstelik bir de hasta annesi var. “Bir iş olsun yeter” demesi de yetmemiş. Üç şişe su içtiği ve bir kek yediği için hırsızlıkla suçlanmış. İşten çıkarılmış. Sendika, verdikleri mücadelenin sonunda, E.K’nin haklarını aldığını haber veriyor.

BAKANLIK BİR ŞEY YAPMADI

Mağazanın işçileri salgın dinlemedi, tam kapanma dinlemedi, çalışmaya devam etti. Bir tanesi yaşadıklarını şöyle aktarıyor:

“Bizi saat 07.00’de mağazalara dikiyorlar. Evimden 06.00’da çıkmak zorundayım. Bu sabah 07.00’de, mağazada mıyız diye kontrol ettiler. Pos cihazının fotoğrafını, yöneticilerin olduğu gruplara attık.”

Öbürü devam ediyor:

“Günde 14 saat mağazada oluyoruz. Fazla çalışmalarımızla ilgili bölge sorumlusu ve satış müdürü ‘çalışacaksınız’ diyor. Sonra da dönüp ‘Çalışmasaydınız, biz mi dedik fazla çalışın diye, saatinizde çıkın kardeşim’ diyorlar. Çalışma Bakanlığına şikâyette bulunduk. Elimize bir şey geçmediği gibi, aksine, gelip bize ‘Çalışma Bakanlığı’nı aramışsınız’ diyerek tavır aldılar.”

GÜNDE 8 LİRAYA NE YENİR?

Adı Ş ile başlayan market, yeni bir uygulama başlattı. Telefonla sipariş verebiliyorsunuz. Hadi onu bir de işçiden dinleyin:

“Müşteriler siparişleri araba ya da motorla bıraktığımızı sanıp ağır siparişler veriyorlar. Ancak yürüyerek gidiyoruz.”

Bayramda çalışıyorlar, resmi tatillerde çalışıyorlar. Ama yevmiye aynı… Ya yemek parası? Günlük 8 lira. O da mağaza içinde harcanacak:

“Mağazada hazırlanacak ürünler sadece domates, peynir ve hazır makarna. Ancak bunları yiyebiliyoruz. Günde 8 lira; 1 noodle, 1 ekmek, 1 içecek… Her gün bunları yemekten usandık.”

Bir işçi, mağazada doldurulan vardiya defterlerinin çöpe atıldığının fotoğrafını çekmiş. Nedeni malum:

“Bayramda ve 15 Temmuz’da ful çalıştık. Puantaja da 11 saat olarak girildi. Bayram sonrası bölge sorumlusu, sildirip herkesi ‘7 buçuk saat çalıştı’ diye yazdırdı.”

Aynı mağaza zincirinin Van’daki şubesinde çalışan işçi, “Mağazada yatıp kalkın demeye getiriliyor” diyerek yaşadığını anlatıyor:

“Sabah 8’de açmamız, akşam 9.30’da kapatmamız isteniyor. Bizim ailemiz yok, sosyal hayatımız yok ve ne yazık ki sesimizi duyan da bizi anlayan da yok.”

Sendika, bu markette yaşananları şöyle raporlaştırmış:

“Güncel fiyat etiketleri mağazalara geç gönderiliyor. Eski etiketler üzerinden yapılan satışlar üzerine, güncel ve eski fiyat arasındaki fiyat farkı işçilerden alınıyor. İşçiler şubelerinde genellikle kasanın, klimanın ya da dondurucuların bozuk olduğunu ve kendilerinin tamir etmesinin beklendiğini anlatıyor. Şubesi değişen işçinin tüm izin hakları sıfırlanıyor. Biriken izinlerin gaspı, mağaza değişikliği ile gerçekleştiriliyor.”

Kimi videoyla, kimi bir fotoğraf karesiyle, kimi mesaj görüntüsüyle kanıtlanmış olaylardan bazıları böyle…

AKP HER ŞEYİN FARKINDA

Bunların hükümet farkında değil mi sanıyorsunuz? Elbette farkında.

Zabıta göndermeye gerek yok. Sendika açıklamasında detayı var:

“Çalışma Bakanlığı’nın arşivlerinde bizzat işçilerin imzası ile binlerce şikâyet kaydı bulunuyor. 12 saatlik çalışma, fazla mesailerin ödenmemesi, bir suç olarak zincir marketlerde patronlar tarafından sürdürülüyor. Tüm yetkili kurumlar bu düzenden haberdar.”

Yıllardır en ücra yerlere giren bu marketleri, bizzat hükümet destekledi. Sahipleriyle de bir suskunluk anlaşması yaptı. Zincir marketler, fiyatları aşağı çekerken “maliyet” olarak gördüğü işçileri de öğütüyordu. Ne yasalara, ne insan haklarına, ne ahlaka, ne dine-imana uyan bu koşullara, AKP iktidarı yıllarca göz yumdu. Hükümetin kötü politikalarıyla fiyatlar yükselince, marketler günah keçisi ilan edildi. Yine de dişlilerin arasında ezilen işçilerin hali, domatesin ya da pirincin fiyatı kadar konuşulmadı.

Elinizde sepet ya da araba, rafların arasında dolaşıyorsunuz. Gözünüz indirim peşinde. Unutmayın, bu kara düzende insan hayatından ucuzu yok, daha ucuzu yok!

 

İşçi Hareketi

Patronların düzeninde işsizlik çözülmez: Her iş yerinde birlik, her iş yerinde sendika!

Yayınlandı

on

mess gebze

1. TÜİK’in son açıkladığı verilere göre yıllık işsizlik ayda %0,2 puan artarak %9,1 oldu. Bu oran nüfusumuzun 8 milyon 298’ine denk geliyor. Ancak ülkemizde açıklanan tek işsizlik verisi bu değil. DİSK-AR’ın bu verilere dayanarak yaptığı “geniş tanımlı işsizlik” hesaplaması da var. Bu hesaplamaya göre ise geniş tanımlı işsizlik oranı yıllık %26,5 ediyor. Bu kategori de hesaplamaya dahil edilince ülkemizdeki işsiz sayısı 10 milyon 453 bin kişi ediyor.

2. Ülkenin her yerindeki emekçilerin çalışma hayatına katılımına yönelik veriler neden böyle farklı farklı? Çünkü devletin kurumu olan TÜİK’i yönetenler, “iş bulma ümidini kesmiş olan” milyonlarca kişilik nüfusu bu hesaplamaya dahil etmiyor. Patronların çıkarlarına hizmet eden TÜİK’e göre ülkemizde bir insanın “işsiz” olarak sayılabilmesi için dahi “iş bulma umudunu kaybetmemiş” olması isteniyor.

3. Patronların “iş bulma umudu”ndan kast ettiği şey açık. İşsizlikle terbiye edilmiş, hakları için örgütlenmeyen bir işçi sınıfı istiyorlar. Toplumun bir kesimi sürekli işsiz kalmalı ki, işi olan işçileri patronlar hizaya getirebilsin. Patronlar istiyorlar ki, işçi uzun çalışma saatlerine alışsın. Sevdiklerine ve kendine biraz zaman ayırabildiğine şükretsin. İşini kaybetmekten korksun ki açlık sınırındaki ücretlere tamah etsin. Bu işçilerin emeğiyle ise büyük şirketler kar etsin.

4. Patron sınıfı, işçilerin çalıştıkları iş yerlerinin sahipleri. İşçilerin ürettikleri çok fazla miktardaki değere el koyarak zenginliklerini elde ediyorlar. Bu değerden işçilere çok küçük bir pay kalıyor. Onlar için en önemli şey en asgari miktarda işçi çalıştırıp, en asgari maaşları verip en azami karları elde etmek. Toplumun refahına katkıda bulunmak için değil, ancak sadece kendi karlarını korumak için milyonlarca insandan oluşan bir işsizler ordusuna ihtiyaçları var. Kapitalist düzen, böyle işliyor işte.

5. Son yıllarda tüm patronlar, bu işsizler ordusunu adeta güvence altına almak için durmaksızın çalışıyor. Tüm ülkeden sendikalaştıkları için işten çıkarılan, sarı sendikadan ayrıldığı için toplu halde işten atılan, sendikasızlıkla birlikte açlık ücretleri dayatılan işçilerin haberlerini alıyoruz. Yüksek enflasyonda alım gücümüzün düşmesini, işçi konfederasyonlarının satılmışlığını fırsat bilen patronlar krizden maksimum kar elde etmek istiyorlar.

6. Patron sınıfının bu saldırganlığına, milyonların işsizlikle burun buruna bırakılmasına karşı emekçilerin tek bir panzehiri var: O da örgütlenmek. Her fabrikada, her atölyede, her iş yerinde birlik kurmak. Sendikalaşmak, sendikal hakları için her türlü imkanı kullanarak mücadele etmek. Tıpkı bu seneki metal TİS’indeki gibi işçi sınıfı, ancak birliğini koruyarak ve örgütlülüğüne güvenerek somut kazanımlar elde edebilir. 

Continue Reading

İşçi Hareketi

Özçelik-İş Eti Alüminyum patronuyla anlaştı, direniş sona erdi

Yayınlandı

on

aluminm

Eti Alüminyum patronlarının %55’lik zam dayatmasını kabul etmeyen işçiler “%100 zam!” diyerek iş yavaşlatma eylemine başlamıştı.

İşçiler, sefalet dayatan patronların yanı sıra, ücret mücadelesinde yanlarında olmayan yetkili Özçelik-İş sendikası yönetimini de protesto etti. İşçiler, sarı sendikaya yönelik öfkesini Seydişehir’deki Özçelik-İş şubesi önüne de taşıdı.

İş yavaşlatma eylemi yapan işçiler, “açlık sınırında değil insanca geçinecek ücret” diyerek vardiyalar halinde direniş nöbetini sürdürdü.

SARI SENDİKA 1000 LİRA ARTIŞA “EVET” DEDİ

Ancak sarı Özçelik-İş sendikası yöneticileri, patronla masaya oturarak işçileri sattı. Sendika bürokratlarının patronlarla yaptığı görüşme sonucunda işçilere şu mesaj gitti:

Yaptığımız girişimler sonucunda 01.01.2024 tarihinden geçerli olmak üzere ücretlerinizde yüzde 62 oranında artış yapılması konusunda mutabakat sağlanmıştır. Protokole yönelik detaylı bilgiyi Şube Başkanı ve yöneticilerimiz sizlere aktaracaktır”

%100 zam için günler boyu direnişini sürdüren işçiler, anlaşmadan memnun değil. 

Continue Reading

Açıklama

Mağaza Market-Sen: Düşük Ücret Dayatmasına, Uzun Çalışmaya, Mobbinge Son Vermek İçin Her Markete Sendika

Yayınlandı

on

images 13

Mağaza Market-Sen’in “Düşük Ücret Dayatmasına, Uzun Çalışmaya, Mobbinge Son Vermek İçin Her Markete Sendika!” başlıklı açıklaması sosyal medya hesaplarından paylaşıldı.

 

Açıklama şu şekilde:

 

“İşçilerin omuzlarında ekonomik krizin yükü artmaya devam ediyor. Asgari ücrete yapılan zammın ardından yeni yılda yeni zamlarda yağmur gibi geldi.

 

Market patronları yurdun dört bir yanına mağaza açmaya devam ediyor. Marketler büyürken, işçilerin ücretleri daha da düşüyor, hakları daha da tırpanlanıyor. A101, ŞOK, BİM, HAKMAR, HAPPPY CENTER… ve daha fazlası. Tüm cirolarını market işçilerinin fazla mesailerinden ve gasp ettikleri haklarından elde ediyor.

 

Bu gidişata dur demek için İstanbul başta olmak üzere, birçok yerde HER MARKETE SENDİKA diyoruz. Haklarımız var, sendikamız var. Yalnız değiliz. Patronların ağalık ve kölelik düzenine birlik olarak son verebiliriz.

 

Sen de şimdi Mağaza Market-Sen’e üye ol!


Haklarımızı patronlardan hep birlikte alalım!”

 

Continue Reading

Trending