İşçi Hareketi
VOLKSWAGEN CPS’de işçilerin direnişi devam ediyor

Patronlar arasında çıkan devir teslim anlaşmazlıkları yüzünden işçiler işsizlik ve açlık sorunlarıyla mücadele ediyorlar.
İstanbul Tuzla Serbest Bölge’de bulunan DERİTEKS’in örgütlü olduğu CPS Otomotiv’de, patronlar arasındaki anlaşmazlıklar sonucu devir işlemlerinin yapılmaması nedeniyle yaklaşık 3 haftadır üretim yapılamıyor. Yaşanan anlaşmazlıkların yükünü kendilerinin çektiğini ifade eden işçiler anlaşmazlıkların son bulması, sürecin bir an önce netliğe kavuşmasını istediklerini söylüyor. İşçiler “Bizim istediğimiz işbaşı yapıp evimize ekmek götürebilmek” diyor.
2012 yılından itibaren CPS Otomotiv’de çalışan İşyeri Temsilcisi Tayyar Ağbaba, “2016 yılının başında hem işyeri patronunun değişmesi hem de hisse değişiklikleri nedeniyle sıkıntılar başlamıştı fabrikada. Uzunca bir zamandır yetki alma kavgası sürüyor patronlar arasında. Türkiye’deki patron yetkinin kendisine geçmeyeceğini tahmin ettiği için sonuçta kendi payını devretmeye karar verdi. Yetki davası Türkiye’deki işverenin lehine sonuçlanınca işyerini devretmekten vazgeçti ve süreç daha da çıkmaza girdi. İşverenlerin birbiri ile restleşmesi sonucunda yaşanan belirsizlik nedeniyle yurt dışındaki yabancı yatırımcılar firmaya güvenmiyor. Gelinen noktada malzeme alamadığımız için yaklaşık üç haftadır üretim yapamıyoruz, maaşlarımızı gecikmeli alıyoruz. Bu da bizi mağdur ediyor. İşverenin diğer fabrikasının önüne giderek açıklamalar yaptık. Bunun sonucunda Türkiye’deki işvereni uzun zamandır görüşmediği Almanya’daki ortağı ile görüşmek zorunda bıraktık. Eylemlerimize devam edeceğiz” dedi.
10 yıllık CPS İşçisi Samet de şunları söylüyor: “Maaşlarımız son süreçte geç ödeniyor. Son haftalarda servislerin ücretleri ödenmemeye, üretim için malzeme gelmemeye başladı. İki, iki buçuk haftadır çalışmıyoruz. Birçoğumuz kiracıyız. Kredi kartlarına yüklendik. Son süreçte kredi borçlarımızı bile ödeyemez hale geldik. Marketler ateş pahası. Fiyatlar neredeyse iki katını geçmiş durumda. Biz de bu psikolojiyle yaşam mücadelesi veriyoruz. Sorunların çözülmesi ve işimize huzurlu bir şekilde devam edebilmek için mücadele edeceğiz.”
“EN UFAK İHTİYACI KARŞILAYAMIYORUZ”
2013’ten beri CPS Otomotiv’de çalışan Oktay, fabrikada sendikalaşma sürecini başlattıklarında işten atıldığını söyledi. Mahkeme sürecinin ardından 2016’da tekrar işbaşı yaptığını belirten Oktay, “Son süreçte artık ne temizlik işlerini yapan arkadaşlarımız ne çaycımız, ne servisçi arkadaşlarımız ne de üretimi devam ettirecek malzememiz vardı. Son aylarda malzeme geliyordu. Maksimum 2 hafta sonra tekrar malzememiz bitiyordu. Yaklaşık 1 yıl kısa çalışma ödeneği alarak çalışıyorduk. Sonra pandemi başladı. Son aylarda ise gelen işler yetmemeye başlamıştı. İşverenler kendi aralarındaki çıkar çatışmalarına başladılar. O süreçten gelen sorunların faturası bugün biz işçilere kesiliyor. Şu an ne işimiz var ne de evlerimize götüreceğimiz bir ekmek” diye konuştu. Bu süreçte bütün işçilerin maddi olarak daha da zorlandığını belirten Oktay, “Artık korkudan en küçük ihtiyacımızı bile alamıyoruz, çünkü maaşımızı alacak mıyız bilmiyoruz. Korkuyoruz. Ve bu durum psikolojimizi çok kötü etkiliyor. Aile ilişkilerimize yansıyor” dedi.
Bu süreçte eylemleri de sürdürdüklerini söyleyen Oktay, “Haklarımızı almak için önce birliğimizi koruyarak, sesimizi duyurabileceğimiz her yöntemi arıyoruz. Adım attık olmadı mı, geri çekilmiyoruz. Yenisinden eskisine bütün arkadaşlarımızın burada sonsuz emekleri var. Biz üretim devam etsin istiyoruz. Ekmek teknemiz kapansın istemiyoruz. Haklarımızı alana kadar mücadelemizi devam ettireceğiz” diye konuştu.
“İŞİMİZİN BAŞINA DÖNMEK İSTİYORUZ”
Beş buçuk yıldır CPS’de çalışan Altan, “İki buçuk üç haftadır işe gidemiyoruz. Bu sıkıntılar patronların arasındaki danışıklı dövüş mü yoksa devir problemleri mi anlayamadık. Sendika patronlarla görüşmeye çalışıyor ancak bir türlü muhatap bulamıyoruz. Geçen hafta iki patron bir araya geldi. Bu sefer üçüncü ortak buluşmamış. Ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. Örneğin bu ay üretim olmadı, maaşlarımızın yatıp yatmayacağını bilmiyoruz. Geçen ay üretim yapmamıza rağmen maaşlar geç yatmıştı. Ben 950 TL kira ödüyorum, aidat ve fatura giderlerim var. Bir çocuğum dünyaya geldi yakın zamanda onun masrafları var. Diğer taraftan pandemi sürecini yaşıyoruz. Sağlık koşullarının çok iyi olması gerekirken temizlikçi arkadaşların ücreti ödenmediği için onlar da işe gelmemişti. İşçiler kendi temizliğini yapmaya başlamıştı. Servisçilerin ücretleri geciktiği için onlar da servis çekmeyi bırakmıştı. Fabrikanın ayakta kalması için işçiler daha fazla çaba harcıyor. Bu belirsizlik yüzünden ne işten çıkabiliyoruz ne de fabrikaya dönebiliyoruz. Biz bir an önce işimizin başına dönmek istiyoruz ancak o koşulları bir türlü yaratmıyorlar. Yani her taraftan sıkıntı yaşıyoruz” dedi.
“TEMİZLİK DE YAPTIK ÇAY DA DEMLEDİK”
Fidan fabrikada makineci olarak çalışıyor. Fabrikadaki durumu şöyle anlatıyor: “Ben taşeron olarak işe başlamıştım. Sonradan kadroya geçtim. Ben ilk işe girdiğimde 400’e yakın işçi vardı. Sonrasında patronların arasında yaşanan anlaşmazlıkların beraberinde işler azalmaya başladı. İşçi sayısı 65-70’lere düştü. Geçen yaz işler tekrar toparlanmaya başladı. Sayımız 200’leri buldu. Fazla mesailere kalmaya başladık. Gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyorduk son aylarda. Sonra gene aynı sorunlar başladı. Maaşlarımız son 2 aydır 15 gün gecikme ile yatıyor. Pandemi dönemindeyiz. Ama işyerimizde hijyene dair hiçbir şey yok. Tuvaletlerde peçete, sabun yok. İnip mutfaktaki bulaşık deterjanlarını sulandırıp, tuvaletlerde sıvı sabun olarak kullanıyoruz. Çöpleri biz atıyoruz. Çay demleyip, bardak yıkıyoruz. Çünkü temizlikçi yok, çaycı yok. Biz bu şekilde çalışırken, işverenler bugün bizi büyük bir belirsizliğin içine soktular. Bizim derdimiz işimiz ve ekmeğimiz. Biz sendikalı olmanın mücadelesini yıllarca verdik ve kazandık. Ve bu örgütlülüğümüzü kaybetmeye de hiç de niyetimiz yok.”
“BAŞKA YERDE DE ÇALIŞAMIYORUZ”
Pandemi sürecinin başlarında salgının çok önemsenmediğini ancak vakaların olmasıyla belli yerlere dezenfektan koymak gibi önlemlerin alındığını belirten Derya, “Çalışma şartlarımız git gide kötüye gidiyor. Ama biz işçiler hâlâ elimizden geldiğince işimize sahip çıkmaya çalışıyoruz. Ama işverenler bizi belirsizlik içinde bırakıyorlar. Ben evde hobi olarak süs eşyaları yapıyordum. Şimdi ise market, pazar paramı çıkarmak için yapıyorum. İşyerinde durumu çok daha kötü olan arkadaşlarımız var. Şu an gidip başka işlerde de çalışamıyoruz. Günlük işlere bakıyoruz. Bize kaç gün diye soruyorlar. Bugün de olabilir, bir hafta sonra da dediğimizde doğal olarak kimse bize güvenip iş de vermiyor” dedi.
Kadınların iş bulmasının daha zor olduğunu ifade eden Derya, “İşyerinde çoğu erkek arkadaşımız ek işlerde çalışıyor. Biz kadınlar açısından her zaman bu da olmuyor. Bir kere erkekler gibi daha rahat bulamıyoruz, bulsak da ha diyerek gidemiyoruz. Ben İzmit’te oturuyorum. Yevmiyeli işler Gebze’de. Her gün gidip gelemiyoruz” diye konuştu.
Derya, “Biz işimizin devamını istediğimiz gibi, bir sonuç da istiyoruz. Yapamıyorlar mı? Haklarımızı versinler, biz de yolumuza bakalım. Başka bir seçeneğimiz mi var? Bize başka bir seçenek bırakmadılar. Umarım ya anlaşırlar ya da haklarımızı verirler, biz de yolumuza bakarız. Çünkü biz işçiler çalışmaya mecburuz” dedi.
“MUHATAP BULAMIYORUZ”
İşçilerden Yılmaz ise şunları söylüyor: “Patronların kendi aralarındaki anlaşmazlıklar bizlere yansıyor. Ciddi bir belirsizlik var, kaygılıyız. Eski işçilerin kıdem hakları ile ilgili güvencesizlik söz konusu. Henüz net bir bilgi yok ortada. Derdimizi anlatacağımız net bir muhatap bulamıyoruz. Bu süreçte belirsizliklerin giderilmesi için elimizden geleni yapacağız. Patronlar bizi kendilerine muhtaç olarak görüyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bu fabrikadan paramızı kazanıyoruz, elbette üretimin devam etmesinden yanayız. Kredi kartına borçlanıyoruz ancak borcumuzu bile vaktinde yatıramaz haldeyiz. Sorunlarımızı konuşabileceğimiz net bir muhatap görmek istiyoruz karşımızda.”
Evrensel gazetesi
Haber:sırma dolar
Açıklama
PATRONLAR YÜZDE 200 BÜYÜYORSA ASGARİ ÜCRET 50 BİN TL OLMALI

Asgari ücret tespit komisyonu toplantılarını sürdürüyor, ancak henüz somut bir rakam ortaya konmuş değil. Herkes “ha çıktı, ha çıkacak” diyerek beklerken, hiçbir tarafın ağzından net bir rakam telaffuz edilemiyordu. Türk-İş rakamı kamuoyu baskısına dayanamayarak açıkladı. Partilerin, ücret üzerine tartışmalar yürüten ekonomistlerin baskısı sonucu toplantılar bitmeden kendi düşündükleri rakamı açıklamış oldular. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, tespit komisyonundaki tüm taraflara 29.583 TL’ye tamam derseler imzayı atarız dedi. Hükümet ise yurtdışında yabancı yatırımcıların, yurt içinde ise kriz döneminde büyüyerek yüzde 200, yüzde 400’lere kadar kar eden patronların beklentilerine uygun bir asgari ücret belirleme niyetinde.
Hükümet, Şimşek’in Orta Vadeli Ekonomi Programı’nı (OVP) uygulayarak, yüzde 400 oranında büyüyen bankaları ve emeğimiz üzerinden milyar dolarlık cirolar yapan sermaye gruplarını daha da zenginleştirecek bir ekonomik modeli inşa etmeye çalışıyor. Bu düzen, sendikaların grev haklarının ve örgütlenmesinin engellendiği, emekçilerin ise örgütsüz ve yalnız bırakılarak sefalet ücretine mahkum edildiği bir tabloyu hedefliyor.
Milyonlarca emekçi, bu koşullarda daha da yoksullaşırken, büyük sermaye grupları servetlerine servet katmaya devam edecek. Bu nedenle, emekçilerin örgütlenmesi, her işyerinde birliğini güçlendirmesi ve mücadele etmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir.
Ne demişti Sabancılar: “Seçimsiz dönem bir fırsat. OVP uygulanmaya devam etsin”
Türkiye’de enflasyon oranları, asgari ücret artışını belirleyen temel faktörlerden biri olarak konuşuldu. Bakanlar ve patron sözcüleri bunu hep bu şekilde dillendirdi. 2024 yılı TÜFE enflasyonunun %46 olduğu ve 2025 yılı için beklenen enflasyonun %21 civarında olduğu göz önüne alındığında, asgari ücretin en azından bu enflasyon oranlarına paralel bir artış göstermesi tüm taraflar için daha uygun olurmuş. Hedeflenen enflasyona göre zam artışı bunu temsil eden görüşlerden biriydi. Kredi derecelendirme kuruluşları, asgari ücret artışının %30’u geçmemesini de öneriyor. Alın size rakamlar.
Patronlar, rekabet gücünü korumak, maliyetleri kontrol altında tutmak ve karlarını maksimize etmek adına pazarlık masasına baskısını kuruyor. Asgari ücreti belirleyen komisyonda işçi, işveren ve hükümet temsilcileri, komisyonun emekçileri memnun edecek bir asgari ücret belirlemesi için ekonomik veriler, enflasyon oranları ve yaşam standartlarını göz önünde bulundurması gerekiyor. Ancak, komisyonun yapısının bu şekilde olmadığını masadaki görüşmelerin sonucundan görüyoruz. Türk-İş işçileri temsilen orada. Ama patronların ne diyeceğine bakıyor.
Asgari ücret artışı, sadece asgari ücretle çalışanları değil, genel ücret yapısını ve ekonomik dengeleri de etkileyecektir. Asgari ücret tartışmaları, ekonomik koşullar, enflasyon, işçi ve işveren beklentileri, komisyon çalışmaları ve sosyal etkiler gibi birçok faktörün birleşimiyle şekilleniyor şu an.
Enflasyonun Gerçek Yüzü
Emekçiler enflasyonun gerçek yüzünü hep gördü. Emekliler 12.500 TL gibi bir ücretle geçinmeye zorlandı. Asgari ücretliler bir kira ödemeye kadar düşen bir ücretle yaşamayı öğrendi. Bir kira şimdi 20.000 TL’ den fazla. Yeni asgari ücretle emekçiler sadece bir kira ödemeye mahkum edilmek isteniyor. Mehmet Şimşek, meclisteki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada emekli aylıklarına ve asgari ücrete yaptığı zamları açıkladı durdu. Fakat başka bir veriyi biz sizinle paylaşalım:
“Son 5 yılda asgari ücret yüzde 741 artmasına rağmen, yoksulluk sınırı yüzde 975 yükseldi. DİSK-AR’ın raporuna göre, 2024’te asgari ücretlinin alım gücündeki kayıp 54.712 TL’ye ulaştı. Türkiye’de çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücretin yüzde 20 fazlası veya altında gelirle yaşamını sürdürüyor.” [DİSK-AR’ın raporu]
A101, ŞOK, BİM, Happy Center Milyar Dolar Kazandı
Temmuz Ayında Ücretlere Sadece %10 Zam Yaptı
- A101, 2020’deki son veriye göre 4 Milyar 536 milyon dolar gelire sahip. Bu listelere giren şirketlerin minimum geliri 4 Milyar dolar. A101 o günden sonra hala bir kar ve büyüme rakamı açıklamış değil. A101 işçileri, pandemi ardından bu günlere kadar yüklerini hafifletecek haklardan mahrum bıraktı. 2024’te Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.
- ŞOK’ta çalışan personel sayısı 2024 yılının ilk çeyreğinde yaklaşık 47 bin oldu. Yılın ilk üç ayında yeni açılışlarla mağaza sayısını 10 bin 789’a ulaştıran ŞOK’un cirosu ise 37,2 milyar TL oldu. Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı
- BİM 2024 yılının ilk 3 ayında 3,878 Milyon TL net kâr açıkladı. Net kâr geçen yıl aynı döneme göre 232.81% büyüdü. Bu dönemde şirket 103,768 mn TL satış geliri elde ederken satış gelirleri yıllık 17.08% artış gösterdi. Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.
- İstanbul merkezli 200’den fazla mağazası bulunan Happy Center’da en düşük personel ücreti asgariden veriliyor. İşçilerin en çok şikayet ettiği problemlerin başında sorumlu baskısı ve düşük ücretler geliyordu. Şenlik zamanlarında cirolarını katlayan Happy Center’da işçilere Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.
[Mağaza Market-Sen’in, Temmuz, Ağustos, Eylül işyeri ziyaret raporu verileri]
GSYH’da emekçilere düşen payı bu verilerle göz önüne seriyoruz. 1974’lerde yüzde 81 olan emekçinin payı şimdi yüzde 41. Nereye gitti bu pay? O yıllardan günümüze kadar sermayeye gitti. Bu kadar veriyi ve sonucu biz biliyorsak, her ay açlık, yoksulluk oranlarını açıklayan TÜRK-İŞ her halükarda biliyor. Kendi saha raporlarına sahip bu konfederasyon masada patronların yüzüne bir rakam açıklamayı tercih etmiyor ise biz rakamı söylüyoruz.
ASGARİ ÜCRET 50 BİN TL OLMALIDIR!
İşçi Hareketi
Patronların düzeninde işsizlik çözülmez: Her iş yerinde birlik, her iş yerinde sendika!

1. TÜİK’in son açıkladığı verilere göre yıllık işsizlik ayda %0,2 puan artarak %9,1 oldu. Bu oran nüfusumuzun 8 milyon 298’ine denk geliyor. Ancak ülkemizde açıklanan tek işsizlik verisi bu değil. DİSK-AR’ın bu verilere dayanarak yaptığı “geniş tanımlı işsizlik” hesaplaması da var. Bu hesaplamaya göre ise geniş tanımlı işsizlik oranı yıllık %26,5 ediyor. Bu kategori de hesaplamaya dahil edilince ülkemizdeki işsiz sayısı 10 milyon 453 bin kişi ediyor.
2. Ülkenin her yerindeki emekçilerin çalışma hayatına katılımına yönelik veriler neden böyle farklı farklı? Çünkü devletin kurumu olan TÜİK’i yönetenler, “iş bulma ümidini kesmiş olan” milyonlarca kişilik nüfusu bu hesaplamaya dahil etmiyor. Patronların çıkarlarına hizmet eden TÜİK’e göre ülkemizde bir insanın “işsiz” olarak sayılabilmesi için dahi “iş bulma umudunu kaybetmemiş” olması isteniyor.
3. Patronların “iş bulma umudu”ndan kast ettiği şey açık. İşsizlikle terbiye edilmiş, hakları için örgütlenmeyen bir işçi sınıfı istiyorlar. Toplumun bir kesimi sürekli işsiz kalmalı ki, işi olan işçileri patronlar hizaya getirebilsin. Patronlar istiyorlar ki, işçi uzun çalışma saatlerine alışsın. Sevdiklerine ve kendine biraz zaman ayırabildiğine şükretsin. İşini kaybetmekten korksun ki açlık sınırındaki ücretlere tamah etsin. Bu işçilerin emeğiyle ise büyük şirketler kar etsin.
4. Patron sınıfı, işçilerin çalıştıkları iş yerlerinin sahipleri. İşçilerin ürettikleri çok fazla miktardaki değere el koyarak zenginliklerini elde ediyorlar. Bu değerden işçilere çok küçük bir pay kalıyor. Onlar için en önemli şey en asgari miktarda işçi çalıştırıp, en asgari maaşları verip en azami karları elde etmek. Toplumun refahına katkıda bulunmak için değil, ancak sadece kendi karlarını korumak için milyonlarca insandan oluşan bir işsizler ordusuna ihtiyaçları var. Kapitalist düzen, böyle işliyor işte.
5. Son yıllarda tüm patronlar, bu işsizler ordusunu adeta güvence altına almak için durmaksızın çalışıyor. Tüm ülkeden sendikalaştıkları için işten çıkarılan, sarı sendikadan ayrıldığı için toplu halde işten atılan, sendikasızlıkla birlikte açlık ücretleri dayatılan işçilerin haberlerini alıyoruz. Yüksek enflasyonda alım gücümüzün düşmesini, işçi konfederasyonlarının satılmışlığını fırsat bilen patronlar krizden maksimum kar elde etmek istiyorlar.
6. Patron sınıfının bu saldırganlığına, milyonların işsizlikle burun buruna bırakılmasına karşı emekçilerin tek bir panzehiri var: O da örgütlenmek. Her fabrikada, her atölyede, her iş yerinde birlik kurmak. Sendikalaşmak, sendikal hakları için her türlü imkanı kullanarak mücadele etmek. Tıpkı bu seneki metal TİS’indeki gibi işçi sınıfı, ancak birliğini koruyarak ve örgütlülüğüne güvenerek somut kazanımlar elde edebilir.
İşçi Hareketi
Özçelik-İş Eti Alüminyum patronuyla anlaştı, direniş sona erdi

Eti Alüminyum patronlarının %55’lik zam dayatmasını kabul etmeyen işçiler “%100 zam!” diyerek iş yavaşlatma eylemine başlamıştı.
İşçiler, sefalet dayatan patronların yanı sıra, ücret mücadelesinde yanlarında olmayan yetkili Özçelik-İş sendikası yönetimini de protesto etti. İşçiler, sarı sendikaya yönelik öfkesini Seydişehir’deki Özçelik-İş şubesi önüne de taşıdı.
İş yavaşlatma eylemi yapan işçiler, “açlık sınırında değil insanca geçinecek ücret” diyerek vardiyalar halinde direniş nöbetini sürdürdü.
SARI SENDİKA 1000 LİRA ARTIŞA “EVET” DEDİ
Ancak sarı Özçelik-İş sendikası yöneticileri, patronla masaya oturarak işçileri sattı. Sendika bürokratlarının patronlarla yaptığı görüşme sonucunda işçilere şu mesaj gitti:
Yaptığımız girişimler sonucunda 01.01.2024 tarihinden geçerli olmak üzere ücretlerinizde yüzde 62 oranında artış yapılması konusunda mutabakat sağlanmıştır. Protokole yönelik detaylı bilgiyi Şube Başkanı ve yöneticilerimiz sizlere aktaracaktır”
%100 zam için günler boyu direnişini sürdüren işçiler, anlaşmadan memnun değil.
-
İşçinin Hakkı4 yıl önce
İşçiler sordu, sendika avukatı yanıtladı
-
Açıklama4 yıl önce
İnşaat-Sen’den Kazakistan’da mahsur kalan işçilerle ilgili açıklama
-
Açıklama4 yıl önce
HEBO’DA SENDİKALAŞAN İŞÇİLER İŞTEN ATILDI DİRENİŞ BAŞLADI
-
İşçi Hareketi8 yıl önce
These ’90s fashion trends are making a comeback in 2017
-
Açıklama4 yıl önce
Yazaki’de sendikalı olduğu için işten atılan işçi hukuki mücadelesini kazandı
-
İşçi Hareketi8 yıl önce
According to Dior Couture, this taboo fashion accessory is back
-
İşçi Hareketi8 yıl önce
The final 6 ‘Game of Thrones’ episodes might feel like a full season
-
Analiz8 ay önce
Bakan Şimşek’i Asgari Ücret İle Yaşamaya Davet Ediyoruz