Bizimle iletişime geçin

İşçi Hareketi

Kağıt toplayıcıları, Ümraniye ve Bakırköy’de atık toplama depolarına yapılan gece baskınlarına karşı eylem yaptı

Yayınlandı

on

2 SITE IHK Kopyasi 4

İstanbul Valiliği, geçen hafta Ümraniye ve Bakırköy’de 100’e yakın atık toplama deposuna baskın düzenledi. Baskınlarda, 240 kağıt toplayıcısına cezai işlem uygulandı. Baskınlara ve kesilen cezalara İstanbul’daki kağıt toplayıcıları tepki gösterdi. Seslerini duyurmak isteyen yüzlerce kağıt toplayıcısı, Ümraniye’deki bir kağıt toplama deposunda bir araya geldi.

 

Ellerinde ‘Çekçekçiler sürdürülebilir yaşamın temel taşıdır”, “Yoksullarla değil yoksullukla savaşın, ekmeğimiz ve onurumuzdan vazgeçmiyoruz” gibi dövizler olan kağıt toplayıcıları, İstanbul Valiliği’ne seslendi.

Kağıt toplayıcılarının yaptığı açıklamada, “On binlerce insanı mağdur eden uygulamalar yetmezmiş gibi, kâğıt toplayıcılar bir de mesnetsiz iddialarla kamuoyuna potansiyel suçlu gibi yansıtılmaktadır” denildi.

 

“BU MALZEMELERİN TOPLANILIP İŞLENMESİ, TERSİNE ÇEVRE KİRLİLİĞİNİ AZALTMAKTADIR”

Grup adına açıklama yapan Mahmut Aytar, kağıt toplayıcılarının çevreye kirlilik oluşturmadığını, aksine temizlediğini belirterek, “Biz çekçekçilerin çalışmadığı dönemlerde çöplerin nasıl dolup taştığını hatırlamanızı istiyoruz. Çekçekçiler sayesinde belediye çöp araçları günde 2-3 defa dolaşmak yerine tek seferde çöpler kaldırabiliyor. Bu bizlerin sağladığı bir kamu yararı değil midir? Mahallelerde toplamış olduğumuz pet, plastik gibi malzemelerin çevreye olumsuz etkisi yoktur. Bu malzemelerin toplanılıp işlenmesi tersine çevre kirliliğini azaltmaktadır” dedi.

Aytar, “Valiliğin iddia ettiği gibi bizim kazancımız haksız kazanç değil, alın teridir. Bizim ekmeğimizin hamuru, alın terimizle yoğrulmuştur. Bir düşünün, önünden geçerken burnunuzu kapattığınız çöplerin içinde mecbur olmasa kim, en önemli şeyini sağlığını bile tehlikeye atarak, sigortasız, güvencesiz, yarı aç yarı tok çalışır? Valilik, uygulamanın nedenlerinden birinin de huzur ve güvenliğin sağlanması olduğunu söyleyerek huzur ve güvenliği bozduğumuza dair hangi delilleri öne sürüyor? Üstümüzün, başımızın, elimizin kirine bakarak mı böyle önyargılı bir önermede bulunuyorsunuz? Şunu bilesiniz ki bizim kirli olan ellerimizdir, yüreğimiz ise herkesten daha temizdir. Bizim yoksulluğumuz cebimizdedir; gönlümüz, göçmeni, Romanı, Kürdü, Türkü’yle bir ekmeği bölüşecek kadar zengindir”

 

“GÖÇMENLERİN GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜNDE ÇALIŞMASI BİZİM DE GELİRLERİMİZİ AŞAĞIYA ÇEKİYOR”

Aytar, göçmen kağıt toplayıcılarını hedef alarak, “Gene valilik açıklamasında yabancı (Afgan) uyruklu kişilerin geri dönüşüm işinde çalışmasını, yaptığı uygulamanın gerekçelerinden biri olarak öne sürüyor. Yabancı uyruklu kişileri ülkemize biz çağırmadık. Eğer sorun göçmenlerse niçin tüm çalışanlar cezalandırılıyor? Göçmenlerin geri dönüşüm sektöründe çalışması bizim de gelirlerimizi aşağıya çekiyor. Ama biz yoksul insanlarız, göçmenler de bizim gibi yoksul insanlar. Yoksulun halinden en iyi yoksul anlar. Göçmenlerin bu alanda çalışmasının sorumlusu biz değil, mevcut göç politikalarıdır. Ayrıca göçmen işçileri bahane edilirken çöpte çalışanların çoğunun bu ülkenin vatandaşları olduğu gerçeği gözden kaçılıyor. Biz bu ülkenin yoksullarıyız. Ne doğduğumuz yerleri ne milliyetimizi ne de yoksul ailelerin çocukları olmayı biz seçmedik. Dünyaya böyle geldik. Yaşadığımız tüm çilelere ve zorluklara rağmen doğduğumuz topraklarla da yoksul ama namuslu ailelerimizle de gurur duyuyoruz. Çalıp çırpmadan, kimseye avuç açmadan onurumuzla yaşamak için bulabildiğimiz tek şey olan bu işi yapıyoruz” diye konuştu.

“HERKES KADAR YAŞAM HAKKIMIZIN OLDUĞU BİLİNCİ VE SORUMLULUĞU İLE YAKLAŞIN”

İstanbul Valiliği ve Çevre Bakanlığı’na seslenen Aytar, “Bu tür uygulamalar yaşanan sorunları çözmüyor aksine daha da derinleştiriyor. Bizleri daha fazla mağdur etmeden bir an önce bu uygulamalardan vazgeçin. Sorunlar varsa bu sorunların giderilmesi için biz geri dönüşüm işçileri, elimizi taşın altına koymaya hazırız. Sizler de kamu idarecisi kimliğinizle bizim de bu halkın bir parçası olduğumuzu ve herkes kadar yaşam hakkımızın olduğun bilinci ve sorumluluğu ile yaklaşın” dedi.

 

 “NE EKMEĞİMİZDEN NE DE ONURUMUZDAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”

“Geri dönüşüm işçileri olarak, ama her şeyden önce insan ve yurttaş olarak, sorunlarımızın çözümü için görüşmek üzere İstanbul Valiliği ve belediyelerden randevu talep ediyoruz” diyen Aytar, “Bizim insan olduğumuzu kabul ediyorsanız sesimize kulak verin. Ama bizi insan yerine koymaz ve bu çağrımıza kulak vermeseniz siz hakkımızda ne düşünürseniz düşünün biz insanız. İnsan olduğumuzu içinde ne ekmeğimizden ne de onurumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.

 

“BİZE İŞ VERSİNLER YAPARIZ”

İsminin Süleyman olduğunu söyleyen bir kağıt toplayıcısı ise şöyle konuştu:

“Bu işi de bize çok görüyorlar. Tamam, bize bir iş versinler yaparız.  Bu kadar gariban ekmeğinin peşinde; ekmeğini elinden alıyorlar. Böyle dört tane araba vermişim. Günlük 50, 60 TL kazanıyorum. Çekçeğin maliyeti bende 500 TL. Bu dördüncü çekçeğim, elimden gidiyor. Ben derdimi söylüyorum, bana ‘git Vali’ye derdini söyle’ diyor.”

 

Kaynak: Anka Haber Ajansı

Açıklama

PATRONLAR YÜZDE 200 BÜYÜYORSA ASGARİ ÜCRET 50 BİN TL OLMALI

Yayınlandı

on

Asgari ücret tespit komisyonu toplantılarını sürdürüyor, ancak henüz somut bir rakam ortaya konmuş değil. Herkes “ha çıktı, ha çıkacak” diyerek beklerken, hiçbir tarafın ağzından net bir rakam telaffuz edilemiyordu. Türk-İş rakamı kamuoyu baskısına dayanamayarak açıkladı. Partilerin, ücret üzerine tartışmalar yürüten ekonomistlerin baskısı sonucu toplantılar bitmeden kendi düşündükleri rakamı açıklamış oldular. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, tespit komisyonundaki tüm taraflara 29.583 TL’ye tamam derseler imzayı atarız dedi. Hükümet ise yurtdışında yabancı yatırımcıların, yurt içinde ise kriz döneminde büyüyerek yüzde 200, yüzde 400’lere kadar kar eden patronların beklentilerine uygun bir asgari ücret belirleme niyetinde.

Hükümet, Şimşek’in Orta Vadeli Ekonomi Programı’nı (OVP) uygulayarak, yüzde 400 oranında büyüyen bankaları ve emeğimiz üzerinden milyar dolarlık cirolar yapan sermaye gruplarını daha da zenginleştirecek bir ekonomik modeli inşa etmeye çalışıyor. Bu düzen, sendikaların grev haklarının ve örgütlenmesinin engellendiği, emekçilerin ise örgütsüz ve yalnız bırakılarak sefalet ücretine mahkum edildiği bir tabloyu hedefliyor.

Milyonlarca emekçi, bu koşullarda daha da yoksullaşırken, büyük sermaye grupları servetlerine servet katmaya devam edecek. Bu nedenle, emekçilerin örgütlenmesi, her işyerinde birliğini güçlendirmesi ve mücadele etmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Ne demişti Sabancılar: “Seçimsiz dönem bir fırsat. OVP uygulanmaya devam etsin”

Türkiye’de enflasyon oranları, asgari ücret artışını belirleyen temel faktörlerden biri olarak konuşuldu. Bakanlar ve patron sözcüleri bunu hep bu şekilde dillendirdi. 2024 yılı TÜFE enflasyonunun %46 olduğu ve 2025 yılı için beklenen enflasyonun %21 civarında olduğu göz önüne alındığında, asgari ücretin en azından bu enflasyon oranlarına paralel bir artış göstermesi tüm taraflar için daha uygun olurmuş. Hedeflenen enflasyona göre zam artışı bunu temsil eden görüşlerden biriydi. Kredi derecelendirme kuruluşları, asgari ücret artışının %30’u geçmemesini de öneriyor. Alın size rakamlar.

Patronlar, rekabet gücünü korumak, maliyetleri kontrol altında tutmak ve karlarını maksimize etmek adına pazarlık masasına baskısını kuruyor. Asgari ücreti belirleyen komisyonda işçi, işveren ve hükümet temsilcileri, komisyonun emekçileri memnun edecek bir asgari ücret belirlemesi için ekonomik veriler, enflasyon oranları ve yaşam standartlarını göz önünde bulundurması gerekiyor. Ancak, komisyonun yapısının bu şekilde olmadığını masadaki görüşmelerin sonucundan görüyoruz. Türk-İş işçileri temsilen orada. Ama patronların ne diyeceğine bakıyor.

Asgari ücret artışı, sadece asgari ücretle çalışanları değil, genel ücret yapısını ve ekonomik dengeleri de etkileyecektir. Asgari ücret tartışmaları, ekonomik koşullar, enflasyon, işçi ve işveren beklentileri, komisyon çalışmaları ve sosyal etkiler gibi birçok faktörün birleşimiyle şekilleniyor şu an.

Enflasyonun Gerçek Yüzü

Emekçiler enflasyonun gerçek yüzünü hep gördü. Emekliler 12.500 TL gibi bir ücretle geçinmeye zorlandı. Asgari ücretliler bir kira ödemeye kadar düşen bir ücretle yaşamayı öğrendi. Bir kira şimdi 20.000 TL’ den fazla. Yeni asgari ücretle emekçiler sadece bir kira ödemeye mahkum edilmek isteniyor. Mehmet Şimşek, meclisteki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada emekli aylıklarına ve asgari ücrete yaptığı zamları açıkladı durdu. Fakat başka bir veriyi biz sizinle paylaşalım:

“Son 5 yılda asgari ücret yüzde 741 artmasına rağmen, yoksulluk sınırı yüzde 975 yükseldi. DİSK-AR’ın raporuna göre, 2024’te asgari ücretlinin alım gücündeki kayıp 54.712 TL’ye ulaştı. Türkiye’de çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücretin yüzde 20 fazlası veya altında gelirle yaşamını sürdürüyor.” [DİSK-AR’ın raporu]

 

A101, ŞOK, BİM, Happy Center Milyar Dolar Kazandı
Temmuz Ayında Ücretlere Sadece %10 Zam Yaptı

  • A101, 2020’deki son veriye göre 4 Milyar 536 milyon dolar gelire sahip. Bu listelere giren şirketlerin minimum geliri 4 Milyar dolar. A101 o günden sonra hala bir kar ve büyüme rakamı açıklamış değil. A101 işçileri, pandemi ardından bu günlere kadar yüklerini hafifletecek haklardan mahrum bıraktı. 2024’te Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.
  • ŞOK’ta çalışan personel sayısı 2024 yılının ilk çeyreğinde yaklaşık 47 bin oldu. Yılın ilk üç ayında yeni açılışlarla mağaza sayısını 10 bin 789’a ulaştıran ŞOK’un cirosu ise 37,2 milyar TL oldu. Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı
  • BİM 2024 yılının ilk 3 ayında 3,878 Milyon TL net kâr açıkladı. Net kâr geçen yıl aynı döneme göre 232.81% büyüdü. Bu dönemde şirket 103,768 mn TL satış geliri elde ederken satış gelirleri yıllık 17.08% artış gösterdi. Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.
  • İstanbul merkezli 200’den fazla mağazası bulunan Happy Center’da en düşük personel ücreti asgariden veriliyor. İşçilerin en çok şikayet ettiği problemlerin başında sorumlu baskısı ve düşük ücretler geliyordu. Şenlik zamanlarında cirolarını katlayan Happy Center’da işçilere Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.

[Mağaza Market-Sen’in, Temmuz, Ağustos, Eylül işyeri ziyaret raporu verileri]

 

GSYH’da emekçilere düşen payı bu verilerle göz önüne seriyoruz. 1974’lerde yüzde 81 olan emekçinin payı şimdi yüzde 41. Nereye gitti bu pay? O yıllardan günümüze kadar sermayeye gitti. Bu kadar veriyi ve sonucu biz biliyorsak, her ay açlık, yoksulluk oranlarını açıklayan TÜRK-İŞ her halükarda biliyor. Kendi saha raporlarına sahip bu konfederasyon masada patronların yüzüne bir rakam açıklamayı tercih etmiyor ise biz rakamı söylüyoruz.

ASGARİ ÜCRET 50 BİN TL OLMALIDIR!

Continue Reading

İşçi Hareketi

Patronların düzeninde işsizlik çözülmez: Her iş yerinde birlik, her iş yerinde sendika!

Yayınlandı

on

mess gebze

1. TÜİK’in son açıkladığı verilere göre yıllık işsizlik ayda %0,2 puan artarak %9,1 oldu. Bu oran nüfusumuzun 8 milyon 298’ine denk geliyor. Ancak ülkemizde açıklanan tek işsizlik verisi bu değil. DİSK-AR’ın bu verilere dayanarak yaptığı “geniş tanımlı işsizlik” hesaplaması da var. Bu hesaplamaya göre ise geniş tanımlı işsizlik oranı yıllık %26,5 ediyor. Bu kategori de hesaplamaya dahil edilince ülkemizdeki işsiz sayısı 10 milyon 453 bin kişi ediyor.

2. Ülkenin her yerindeki emekçilerin çalışma hayatına katılımına yönelik veriler neden böyle farklı farklı? Çünkü devletin kurumu olan TÜİK’i yönetenler, “iş bulma ümidini kesmiş olan” milyonlarca kişilik nüfusu bu hesaplamaya dahil etmiyor. Patronların çıkarlarına hizmet eden TÜİK’e göre ülkemizde bir insanın “işsiz” olarak sayılabilmesi için dahi “iş bulma umudunu kaybetmemiş” olması isteniyor.

3. Patronların “iş bulma umudu”ndan kast ettiği şey açık. İşsizlikle terbiye edilmiş, hakları için örgütlenmeyen bir işçi sınıfı istiyorlar. Toplumun bir kesimi sürekli işsiz kalmalı ki, işi olan işçileri patronlar hizaya getirebilsin. Patronlar istiyorlar ki, işçi uzun çalışma saatlerine alışsın. Sevdiklerine ve kendine biraz zaman ayırabildiğine şükretsin. İşini kaybetmekten korksun ki açlık sınırındaki ücretlere tamah etsin. Bu işçilerin emeğiyle ise büyük şirketler kar etsin.

4. Patron sınıfı, işçilerin çalıştıkları iş yerlerinin sahipleri. İşçilerin ürettikleri çok fazla miktardaki değere el koyarak zenginliklerini elde ediyorlar. Bu değerden işçilere çok küçük bir pay kalıyor. Onlar için en önemli şey en asgari miktarda işçi çalıştırıp, en asgari maaşları verip en azami karları elde etmek. Toplumun refahına katkıda bulunmak için değil, ancak sadece kendi karlarını korumak için milyonlarca insandan oluşan bir işsizler ordusuna ihtiyaçları var. Kapitalist düzen, böyle işliyor işte.

5. Son yıllarda tüm patronlar, bu işsizler ordusunu adeta güvence altına almak için durmaksızın çalışıyor. Tüm ülkeden sendikalaştıkları için işten çıkarılan, sarı sendikadan ayrıldığı için toplu halde işten atılan, sendikasızlıkla birlikte açlık ücretleri dayatılan işçilerin haberlerini alıyoruz. Yüksek enflasyonda alım gücümüzün düşmesini, işçi konfederasyonlarının satılmışlığını fırsat bilen patronlar krizden maksimum kar elde etmek istiyorlar.

6. Patron sınıfının bu saldırganlığına, milyonların işsizlikle burun buruna bırakılmasına karşı emekçilerin tek bir panzehiri var: O da örgütlenmek. Her fabrikada, her atölyede, her iş yerinde birlik kurmak. Sendikalaşmak, sendikal hakları için her türlü imkanı kullanarak mücadele etmek. Tıpkı bu seneki metal TİS’indeki gibi işçi sınıfı, ancak birliğini koruyarak ve örgütlülüğüne güvenerek somut kazanımlar elde edebilir. 

Continue Reading

İşçi Hareketi

Özçelik-İş Eti Alüminyum patronuyla anlaştı, direniş sona erdi

Yayınlandı

on

aluminm

Eti Alüminyum patronlarının %55’lik zam dayatmasını kabul etmeyen işçiler “%100 zam!” diyerek iş yavaşlatma eylemine başlamıştı.

İşçiler, sefalet dayatan patronların yanı sıra, ücret mücadelesinde yanlarında olmayan yetkili Özçelik-İş sendikası yönetimini de protesto etti. İşçiler, sarı sendikaya yönelik öfkesini Seydişehir’deki Özçelik-İş şubesi önüne de taşıdı.

İş yavaşlatma eylemi yapan işçiler, “açlık sınırında değil insanca geçinecek ücret” diyerek vardiyalar halinde direniş nöbetini sürdürdü.

SARI SENDİKA 1000 LİRA ARTIŞA “EVET” DEDİ

Ancak sarı Özçelik-İş sendikası yöneticileri, patronla masaya oturarak işçileri sattı. Sendika bürokratlarının patronlarla yaptığı görüşme sonucunda işçilere şu mesaj gitti:

Yaptığımız girişimler sonucunda 01.01.2024 tarihinden geçerli olmak üzere ücretlerinizde yüzde 62 oranında artış yapılması konusunda mutabakat sağlanmıştır. Protokole yönelik detaylı bilgiyi Şube Başkanı ve yöneticilerimiz sizlere aktaracaktır”

%100 zam için günler boyu direnişini sürdüren işçiler, anlaşmadan memnun değil. 

Continue Reading

Trending