Geçtiğimiz günlerde TBMM’de bütçe görüşmeleri esnasında muhalefet partili bir vekilin iktidar sıralarına dönüp, “Halk aç. Halkın kursağından kuru ekmekten başka birşey geçmez oldu” demesi üzerine iktidar sıralarında bir vekil “O zaman aç değillermiş” diye yanıt verdi.
İnsan bunları görünce ister istemez şu soruyu soruyor kendine. Ya kardeşim bu topraklar var olduğu günden bu yana emek veren, alın teri döken, üreten, var eden bizken, bir vekil bozuntusu kuru ekmeği bize reva görme hakkını nereden buluyor?
Elbette bulur kardeşler! O ve onun gibiler saraylarda, kokteyllerde ejder meyveli smoothie içerken, suşi ile bezenmiş bilmem neler yerken, deri koltuklarda otururken, en lüks araçlara binerken, çocukları özel okullarda okurken, en pahalı kıyafetleri giyerken, en lüks restoranlarda yemekler yerken, bizler bu yağmaya, talana, emeğimizin sömürülmesine karşı yeterince ses yükseltmediğimiz sürece onlar da bize bir kuru ekmeği reva görmeye devam edecektir.
Onun için kardeşler, sabahın kör karanlığından akşamın kör karanlığına kadar şantiyelerde, atölyelerde, fabrikalarda, marketlerde, önce emeğimizi sömüren patronlara, sonra da bu sömürü düzeninin başındakilere yumruğu sıkıp başkaldırmanın vaktidir.
Onlara, bizim hakkımızın bir kuru ekmek değil artı değerin tamamı olduğunu hatırlatmanın tam zamanıdır.
Üreten biz isek artı değeri de biz almalıyız.