
İkinci bir seçeneği olmayanların mücadelesi bu. Yarın tekrar iş bulmak çalışmak zorundaysak yarın tekrar düşünmek mücadele etmek zorundayız demektir.
İşçilerin hayatları hep bir yaşam mücadelesiyle geçiyor. Hayatta kalma, bir ev ve bir araba alabilmenin büyük hayali var. İçerilerde bir yerlerde sesi duyuluyor. Hatta çoğu zaman anlatılır da bu. Gayette normaldir böyle konuşuluyor olması. Hedefler çok küçülmüş durumda, haklar fazlasıyla gerilerde yapılabilecekler desen iki günde olacak şeyler değil. Yapabilirizi anlatan da neredeyse yok denecek kadar azalmış, ne olacak bu işçi sınıfın hali peki?
Bu düzenden bize fayda yok
Alternatif bir yol bulmak herkesin dilinde var elbet. Bu sistemin yükünü omuzlayanlar sistemden hayli rahatsız. Sistemden rahatsızlık duyanlarda siyasi eğiliminlerini bir kenara bırakmış bunu rahatlıkla söyleyebiliyor. Bu düzenden bize fayda yok! Evet düzende sorun var buna işçi sınıfı ikna. Bundan ala köy olmaması lazım o zaman. Sınıf düzenden memnun değil daha ne olsun. Süreç zorlu evet haklar tırpanlanmaya çalışıyor, bu da doğru devlet işçi sınıfının yanında değil patronların yanında saf tutuyor. Bunlar yılların verdiği sonuçların ürünü. Evet bunların hepsi doğru.
O fabrikaların gerçek sahipleri olduğumuzu bilmeliyiz
Şimdi gel gelelim ne yapacağız kısmına. Bütün kötü koşul anlatımını bırakacağız bir kere. Evet çok kötülerini gördük biz çok uğraştık diyenleri de duyuyorum doğrudur ama yapacak bir şey yok. Bir daha başlıyoruz işte, başımızın belası bir değil iki tane oluyor öbür türlü. Sonra ne mi yapacağız, her gün zamanımızın geçtiği ve hayatımızın en büyük günlerini yaşadığımız o fabrikalarda sadece üretim yapmayacağız. O fabrikaların gerçek sahipleri olduğumuzu bilmeliyiz. Patronlar her zaman haklarımızı vermemek için uğraşacak. Bunu bilmeliyiz ve bizde her zaman olağan koşullarımızı daha da iyi seviyelere getirmek için uğraşmalıyız. Bunun için çeşitli araçlarımız var. Sendikalar.
Sendikaları işlevli hale getirecek olanda bizleriz
Sendika dediğimde onlara güven olmuyor seslerini duyabiliyorum. Sendikalar işçi sınıfına aittir. Bir kaç kişinin patronculuk oynadığı yerler değildir. Sendikaları kuranlarda sigortalı işçilerdir. Bu gerçeği bilerek her şeye rağmen o sendikalara üye olmalıyız. Sendikaları işlevli hale getirecek olanda bizleriz. Kendimize düzgün hak savunucuları ararsak şansımıza kalır her şey. Bizler de söz sahibi olmalı, denetlemeli ve köhneleşmiş sendikacıları titretmeliyiz. Kendimize önder arıyorsak hepimiziz, bunun dışında ki her seçenek bizi hüsrana uğratabilir.
Koşullardan konuşalım birazda, öyle çok da kötü değil. Belki bir genel grev toplu sınıf talepleri olmayabilir ama hali hazırda süren işçi direnişleri var. Bunlar tarihe bakıldığında fazlasıyla küçük ve az görünüyor belki. Yüz binlerin yürüdüğü işçiler yok henüz. Bildiğimiz bir şey var ki bugün günümüzde olan direnişlerin hepsi tarihte deneyimlediklerimiz. Onlardan öğrendiklerimiz. Yeni deneyimler de kazanmıyor değiliz, hiç bir şey boşa değil. Yapılan en büyük hata en büyük yanlış bile tarihte geçecek ve bunun sonuçlarının ne kadar kötü olduğu konuşulacak. Öyle olmadı mı? Konuştuk bunları, kaç yıl önceki eksikleri hataları. Bunları yapmamaya çalışıyoruz.
İkinci bir seçeneği olmayanların mücadelesi bu
İkinci bir seçeneği olmayanların mücadelesi bu. Yarın tekrar iş bulmak çalışmak zorundaysak yarın tekrar düşünmek mücadele etmek zorundayız demektir. Her direniş her grev kazandırıyor. Belki istediğimiz zam oranını, sosyal haklarımızı kazanamadık ama bir daha ki sefere hazırlıklı olacağız. O grev çadırlarında ayazda bekleyen soğukta direnmeyi öğrenenler olarak daha deneyimli olacağız. Sendika varsa sendikayı öğreneceğiz artık. Sendika yoksa da nasıl sendikalı olmalıyızın büyük bir bölümü birikmiş olacak. Böyle anlatması kolay denecek hatta, ama yarın iş başı yapmak, eve para götürmek zorunda olanlarız. Başka seçeneği olmayanların mücadelesi bu.