Bizimle iletişime geçin

Analiz

ASGARİ ÜCRET MÜCADELESİ

Yayınlandı

on

EMRE YAZI 2

Ekonomik kriz var mı var, siyasal belirsizlik var mı var. Üç beş sendikal bürokrat, bir iki içi geçmiş solcu mu tıkayacak işçi sınıfının önünü? Geçiniz. Bu umutsuzların ıslıkları. Koşullar uygun ama mücadele örgütlerimiz zayıf. Sonucu belirlemeye yetmiyor.

Asgari ücret mücadelesinde bu yıl kazanım sağlayamadık. Gelecek mücadeleler için neler söylenebilir? Geçtiğimiz yıl seçimler siyasi iktidarı baskıladı zam oranları yüksek tutuldu. Bu yıl seçim tehditinin olmaması iktidarın ve patronların elini rahatlattı. İşçi sınıfının siyasal gücü seçim zamanları dışında çok zayıf. Oy verdiği düzen partileri seçimler olmadığında kuru laflarla işçi sınıfının kayıplarını konu etmiyor. Sandık varsa işçilere yoksa patronlara koşarak giden düzen partilerinin etkisini ne yazık ki kıramadık.

Seçimsiz zamanda siyasal ve ekonomik mücadeleyi yükseltebileceği birliklerin etkisi çok düşük. Sendikaların, konfederasyonların mücadelenin m’sine mecali yok. Yılın çoğunu “şan”la geçirenler mücadelenin gerektiği anlarda mazeret bildiriyor. Bu enkaz ne işçilerin bilinçsizliğiyle, ne de yasaların yetersizliğiyle açıklanabilir. Bu enkazın bir ucunu açık kalan mikrofonlarda, diğer ucunu işverenle birlikte “sehven” kesilen kurdelalarda kolaylıkla bulabiliriz.

Bu sonuçtan sadece sendikal bürokrasi sorumlu diyebilir miyiz peki? Onun en düşük kademesiyle aynı karede yer almak için yarışan sol siyasal öznelerin kabahati onlardan büyük değil mi? Onları bu enkazın moloz yığınları arasında bulamaz mıyız? Dikkatli bakmaya bile gerek yok. Bunları hüzünlenelim diye yazmadım. Bu olumsuzluklar aslında yeni olanakların da habercisi. Sendika bürokratlarına hergün beddua etmekle sendikal bürokrasi yıkılmaz. Solun kendine gelmesini beklemekle de sol kendine gelmez.

Ekonomik kriz var mı var, siyasal belirsizlik var mı var. Üç beş sendikal bürokrat, bir iki içi geçmiş solcu mu tıkayacak işçi sınıfının önünü? Geçiniz. Bu umutsuzların ıslıkları. Koşullar uygun ama mücadele örgütlerimiz zayıf. Sonucu belirlemeye yetmiyor. Onları ayağa kaldırmalıyız, yenilerini kurmalıyız. Sadece seçimli günlerin değil her günün mücadelesinin örgütlerini kurmalıyız. Bu ülkenin uzun yürüyüşü de bu işte. Kısacası yoldaşlar, yol var yürürsen.

Okumaya devam et

Analiz

Söz, Yetki ve Karar Hakkı Belediye İşçilerinin Olmalı

Yayınlandı

on

Kartal’da, Ataşehir’de, Buca’da, Maltepe’de, Bornova’da ve Kadıköy belediyelerinde hareketli geçen TİS sürecine dair bu yazıyı kaleme alıyoruz. Grev alanından gözlemlerimiz ve yorumlarımızı bu yazımızda sizlerle paylaşacağız. Grevler fiili ve yasal bir şekilde sürerken, DİSK Genel-İş genel merkezi işçilerin iradesini neden yok saydı? SODEMSEN’in işçilere dayattığı TİS’i genel merkez neden imzaladı ve kabul ettİ? Gelin bu yazımızda hepsini konuşalım.

Asılan Grev Pankartları Neden İndi?

Kartal’da, Ataşehir’de, Buca’da, Maltepe’de, Bornova’da ve Kadıköy’de belediye işçileri büyük coşkularla astıkları grev pankartlarını birkaç saat hatta birkaç dakika sonra indirmek zorunda kaldılar. İşveren sendikasının yani SODEMSEN’in yöneticileri ile DİSK GENEL-İŞ yöneticileri danışıklı bir dövüşe imza attılar. Ne yazık ki balık baştan kokuyor ve işçiler ile onların seçtiği temsilcilerin kararları hiçe sayılıyor. Ancak yine de örgütlü bir şekilde ve kararlılıkla yan yana duran belediye emekçileri Maltepe Belediyesi’nde işveren sendikası olan SODEMSEN’e geri adım attırmayı başararak görüşme masasına belediye yönetimini oturttular.

DİSK Genel-İş sendikası şube yönetimleri, masada SODEMSEN ile görüşüyordu. SODEMSEN, işçilerin günlük ücretinin 1360 TL olmasını tekflif etti. Belediye işçilerinin karşı çıktığı ve grev kararı almasına neden olan maddelerden birisi buydu. Pazarlık edilen rakam günün sonunda sadece 1400-1420 TL’ye çıktı. İşçilerin beklentisi günlük ücretin en düşük 1900 TL olmasıydı. Bu rakamın dayanağı neydi? Bir evin kirasını İstanbul’da en düşük 20 Bin TL’den konuşuyoruz. Mutfak masrafı 15 bin TL’yi geçiyor. TÜİK’in her ay açıkladığı enflasyon ve açlık, yoksulluk sınırı ortada. Enflasyon göstergelerde düşüyor. Ama pazara, markete, kiraya, fatura yansımıyordu henüz.

Belediye işçilerinin istediği enflasyonun yarattığı kaybı karşılayacak ve yoksulluk sınırını aşmaya yaklaşacak bir sözleşmeydi. İşçilerde pazarlık edilecek taslağı buna göre hazırlıyor. Temmuz ayından beri süren bu görüşmelerde SODEMSEN bir adım ileri gitmiyor. Görüşmeler son güne yaklaşırken tıkanıyor. Ardından Genel-İş sendikası genel merkezi bir gece ansızın gelip imzayı atıyor. Tüm görüşme ve yasal grev süreci bitiyor.

İlk grev ateşi Kartal’da yandı. Sendika genel merkezi işçilerin iradesini ilk burada yok saydı. Ve grev 4. gününde devam ederken imzalar bir gece yarısı atıldı. Kartal belediyesi temizlik işçileri bu tutuma karşı temizlik garajında toplandı ve temizlik araçlarını çıkarmadı. Sokakları pırıl pırıl yapan işçilerin hakkını vermeyen belediye ve onları yok sayan sendika genel merkezine karşı çöpleri toplanmadı. Sendikanın işçiden taraf olmaması tesadüfi nedenlere bağlı değildi. Hep eleştirdiğimiz sendikal bürokratik anlayış orada kendi adımını atmaya hazırdı. Önceki TİS dönemlerinde de o imzalar atılmıştı. İşçilerin zaferle çıkacağı bir grev süreci yaşanmasın isteniyordu. İşçilerin kendi eliyle elde edeceği bir kazanım sendikanın bürokratik işleyişini zorlayacaktı. Bu deneyimin önüne geçen bir anlayış işçi sınıfının patron sınıfıyla mücadelesi önündeki en büyük engeldi.

Bir İmza Neden Birliğimizi Dağıtsın?

İşçi sendikalarında başkanlık yapanlar zamanla “buranın patronu benim” konumuna gelmiştir. Bu anlayışın ete kemiğe bürünmüş halini geçtiğimiz günlerde belediye işçilerinin grevlerinde hep birlikte gördük. İşçiler, sendikaları kendi rotasında harekete geçirebilecek durumda olmadıkları sürece, basit bir imza işçilerin birliğini dağıtmaya yetiyor. Peki bu durumu değiştirmek kolay mı? Elbette değil. Demokratik işleyişin garantilenmediği durumlarda sendika başkanları, işyeri temsilcilerinin ve işçilerin aleyhine kararlar alabilir. Bu tür engellerle mücadele edilmeden patronlarla mücadeleye geçmek pek mümkün değil. Bu da patron düzeninin emrinde hareket eden sendikal anlayışın bir yansımasıdır.

Dolayısıyla, sendika içinde demokratik işleyişi yeniden gündeme almak gerekiyor. Sendika üyelerinin karar süreçlerine gerçek anlamda katılması gerekir. Ateş her yeri sarmışken “Üyelerimize soralım, onlar karar versin!” gibi bir yaklaşım, demokratik işleyişi temsil etmez. İşçiler mücadelede kendi yol haritasını demokratik işleyişi olan bir sendikal zeminde bulabilir.

Bağımsız Demokratik Sendikaları Kuralım

Belediye şirketlerinde emek veren 550 Bin’e aşkın işçinin, bir an önce bu bürokratik sendikal anlayış ve sendikacılıktan kurtulmalıdır. İşçiler kendi bağımsız sendikalarını kurabilirler. Bu ilk etapta kulağa zor geliyor olabilir. Fakat belediye işçilerinde bunu yapacak güç ve kudret mevcuttur. – Baraj konusu bir sorun olarak düşünülürse – Birçok iş koluna göre %1’i aşmak kolay görünüyor. Barajı geçmek için gereken üye sayısı ortalama 5500’e tekabul ediyor. Bu kendi bulunduğumuz belediyelerin şantiyelerinden, atölyelerinden başlayarak ardından il bazlı ve bölgesel bir örgütlenme ile hayata geçirilmelidir. Belediye işçileri söz yetki ve karar mekanizmalarında ancak bu yol ile yer alabilir.

Ne sendikal mücadelemizden ne de sendikalarımızdan bu yüzden vazgeçmeyelim. Sendikaları ticarethane olarak gören ve aidatlarla gününe gün katan sendika ağalarının pençesinden kurtulmanın yolu işte buradan geçiyor. Yaşadıklarımız bizde düş kırıklığı ve umutsuzluk yaratmamalı. Kendi bağımsız ve demokratik sendikalarımızı yaratmalı ve söz, yetki, karar hakkının kimde olduğunu onlara göstermeliyiz. Ancak bu şekilde bu düzene karşı tek yumruk olabilir, başkanlara patronlara gücümüzü gösterebiliriz!

Continue Reading

Analiz

Bakan Şimşek’i Asgari Ücret İle Yaşamaya Davet Ediyoruz

Yayınlandı

on

Hani Almanya’nın Hans’ı Türkiye’nin Hasan’ını kıskanıyordu. AKP yetkilileri her gün onu pompalıyordu. Ne oldu da şimdi siklet düşürdük? Maliye Bakanı Şimşek, madem asgari ücret düşük değil, bırak 290 bin TL’lik maaşını, şu asgari maaşla geçin de görelim! Kaç gün geçinebiliyorsun?

TÜİK pinpon topuyla enflasyon hesabı yapıyor. Yıllık bazda %75 enflasyon, altı aylık bazda %25’ler seviyesine gelmiş durumda. Hal böyleyken Cumhurbaşkanı, Çalışma Bakanı asgari ücrete “ara zam yok. Aralık’ta görüşeceğiz” demekten vazgeçmiyor. 14 milyon TL’lik Mercedes’e binen bakan Şimşek, fedakarlık yapmamızı bekliyor. Gözümüzün içine bakıp, alay edercesine asgari ücreti 3. sınıf ülkelerle kıyaslıyor. Düşük değil diyor.

Açlık sınırında ücretlerle yaşayabileceğimize bizi inandırmak isteyenler, kendilerine de Temmuz’da zam yapıyorlar. Sayın bakanlar çok çalışıyor. Biz yan gelip yatıyoruz yani. En gülünç olanı da bu ülkenin emekçisini enflasyona ezdirmediklerini ifade ediyorlar. İşçi kardeşlerimize bir çağrımız var.

Zam için beklemeyelim. Birliğimizi kurup harekete geçelim! İşçiler bölünerek değil, birleşerek kazanacak! Haklarını alacak!

Continue Reading

Analiz

Emrah Aydın Yazdı: Koltuk Sevdası ve Yaşam Mücadelesi

Yayınlandı

on

iscisi

Sonu bir türlü gelmeyen ve insanları hep bir şekilde kandırıp inandırabilen bir iktidar var karşımızda.

Bununla birlikte hayatımızla oynayan, hayatımızla oynatmayı seven insanlarımız da var tabii. Sorumluluk ve sahiplenme konusunda çok iyiyiz. Becerikliyiz ve çalışkanız. Başta aile ve iş sorumluluklarımız var. Her birimiz de bu sorumluluklarımızı yerine getirmede iyiyiz. Ancak bunları yaptığımız halde bile eksiklerimiz fazlasıyla var.

Açıkçası yöneten her kim olursa olsun önce sözler verir ve ardından o koltuğa oturduğu anda verdiği sözler çöp olur. Bir de milletin sırtından inmek nedir bilmezler.

Pek çok kişi de “Nasılsa insanlar alışık” diyip “önceki de zaten milletin sırtındaydı, biz neden olmayalım?” diye düşünüyor nedense. Ama son seçimlerden sonra vatandaşlar pişman oldu mu? Evet pişmanlar. Bunun belli olduğu yüzlerindeki ifadeden aşikar.

Şimdi durumu aksine çevirmenin tam zamanı aslında. Üreten işçi ve emekçiler ise yöneten neden işçiler ve emekçiler olmuyor? Her şeyi yapan işçi emekçi ise tabii ki de olabilir. Aile desen onlar geçindiriyor, iş desen onlar görüyor. Bunları yapan her şeyi yapar.

Tüm işçi ve emekçilere seslenerek şunu söylemek isterim; hak ve hakkaniyet için birlikte bu yola çıkmalıyız. Ben ve diğer işçi kardeşlerimle birlikte gelin bu oyunu bozalım. Yine, yeniden biz kuralım. Bu patronlara ve onlar gibi insancıklara nasıl güzel bir yaşam olur gösterelim. Cevabımızı mutlu ve birlikte yaşam ile verelim ki onlara çok güzel bir tokat olsun.

Yapılacak bir şeyin olmadığını düşünen, art niyetli ve kendinden başka kimseyi düşünmeyen insancıklar da var aramızda. Ama şimdi artık her şey değiştiği gibi yeni nesil de değişti. Öz neslimize güvensizliğimiz tecrübe ile sabit. Ancak yine de kötülüğün değil iyiliğin göstergesi olmak için çalışmamız gerekir. Yönetmeyi birbirimizden öğrenmemiz gerekir. Onları bertaraf etmek için bunu uygulamamız gerekir.

Üreten biziz, yöneten de biz olalım.

Continue Reading

Trending