Bizimle iletişime geçin

İşçi Hareketi

Alba direnişçilerinden açıklama: Artık kol kırılıp yen içinde kalmasın!

Yayınlandı

on

2 SITE IHK Kopyasi 15

Her kademesinde tek adamların olduğu değil, demokratik işleyen ve direnişçi bir Petrol-İş!

Bizler Alba’daki sendikalaşma boyunca, özellikle de direnişimiz başladıktan sonra üyesi olduğumuz Petrol-İş’in güncel tablosunu ve sendikamızın yönetimine hakim olan bürokratlaşmış anlayışı yakından gördük.

Direnişimizin iki ayı içerisinde sendikayı sahiplenmeye; Petrol-İş üyelerini sendikamızı mücadeleci bir çizgide yeniden inşa etmeye çağıran mektuplarımız oldu. Direnişimiz ve yeni işten atmalar devam ederken iki ayın ışığında tüm kamuoyunun bilgilenmesi için sendikamız Petrol-İş yönetiminin tutumuna dair ara bir açıklama yapma zorunluluğunda hissediyoruz kendimizi.

Bu açıklama en çok da baktığını görmeyen, duyduğunu anlamayan, bilip de bilmezlikten gelenlere… Sendikalar nasıl ki patronla ve onların devletiyle uzlaşarak tabanına dayanan mücadeleden kaçınıyorsa emekten yana olduğunu söyleyen kimi kurumlar da sendikaların yönetimlerinin uzlaşmacı, kaçkın halleriyle uzlaşıyorlar. Bu da biz işçilerin mücadelesine zarar veriyor.

Sendika ile iletişimimizin olmadığını sanarak bilmişlik taslayanlar; taciz meselesini “şova” çevirdiğimizi söyleyip bir de inkar edenler; işçilerin politik olabileceğine, politik söz söyleyebileceğine inanmayan sol anlayışlar ile de karşılaştık. Bunların bizi kıran yanları oldu, ama bu anlayışlara karşı mücadeleyi de kendimize sorumluluk bildik.

Her tartışmayı yetkiye bağlayan sendika başkanları, üyelerine sahip çıkmak ve üyeliklerin devamı için hiçbir çaba harcamıyor!

Bizler Alba işçilerinin birliğini sağlamak için uzun zamandır çaba harcıyoruz. Ocak’ta patronun zam yapmayacağını söylemesi üzerine ortaya çıkan tepki ile sendikalaşma sürecine girdik. Daha öncesinde de Alba’daki örgütlenmeden haberdar olan Petrol-İş şube yönetiminde olanlar ile görüşmeye başladık.

Üyelerle toplantılar yapmaya başladığımızda sendika yöneticilerinin katılması için ısrarlı çağrılarımız oldu. Bunlara karşılık alamadık. Bizim sendikaya uğramamız, yine bizim çabamızla ilerleyen telefon görüşmelerinin ötesine geçemedi. Daha bu süreçte sendika adına temsilcileri görememek işçi arkadaşlarımızın sorgulamasını başlatmıştı. Bir yanda sendikalaşma için çabalayan işçiler var bir yanda da görüşmeye gelmekten kaçınan yöneticiler. Mücadele etmeye çalışan işçilerden kopukluk çok net kendini gösterdi/gösteriyor.

İşten atılma sürecimizde de biz boyun eğip gitmeyeceğiz dedik. “Yetki yokken sendika merkez yönetimi sahiplenmez” denildi. Kendi iç görüşmelerini yapacaklarını ifade etmeleri üzerine zaman da tanıdık. Fakat sonuç yine kaçkınlıktı. Fabrika fabrika gezerek Petrol-İş üyesi işçilere ve temsilcilere sürecimizi anlattık. Şube ve genel merkez ile görüştük. Tabandan tavana herkesle ortak bir tartışma yürütmeye çalıştık.

“Sendika ne derse desin bireysel olarak yanınızdayız” diyen yöneticiler, temsilciler sadece direnişin ilk haftasında bir uğradılar. Genel merkez ve şube başkanı tarafından direnişin sahiplenilmeyeceği söylenince ayaklarını kestiler. Bireysel olarak her türlü yanınızdayız diyenler hal hatır bile sormaz oldu. Sendikanın tutumu karşısında basiretsiz kaldılar. Şubedeki üç yöneticiden ikisi bize “direniş devam etmeli” derken irade koymadılar.

Tek kişinin belirleyiciliğinde, demokratik bir işleyişten uzak sendikal anlayış işçilerin mücadelesine duvardan setler örmektedir. Sözde mücadele derdi olanlar, bulundukları konum kaybolmasın diye sessizlikleriyle bu tablonun parçası olmaktadırlar. Bu takatsizlikle sendikada kalmalarının da mücadeleye herhangi bir katkı sunamayacağı açık.

Gebze Şube başkanı Eyüp Akdemir de genel başkan Süleyman Akyüz de “yetki olmadan sürece dair yapacağımız bir şey yok” diyerek yetki düzeyine gelinmemiş olmasını bahaneye çevirdiler. Bir sendika düşünün üyelerine sahip çıkmıyor, maddi herhangi bir beklentisi olmadığını söyleyen işçilere bir önlük bir şapka bile vermiyor. Peki direnişe sıcak bakmamalarını anlamaya çalışalım diyelim, yetki almak için üyelik yapma çalışmasının neresinde duruyorlar? Bu konuda da ne bir çaba var ne de emek veren işçilere varlıklarını hissettiren en azından bir görüntü.

Sendikanın direnişi sahiplenmemesinin patronun tüm saldırılarına rağmen üyelikleri devam ettirmeye çalışan, sendika üyesi olan içerideki işçi arkadaşların üzerinde olumsuz bir etkisi oldu. Ama biz bunlara takılmamayı bilip yol yürümeye çalışıyoruz. Tüm yaşadıklarımızla işçi sınıfı bilincimiz daha da artıyor ve mücadeleye dair inancımız daha da güçleniyor.

Direnişi sahiplenmeyeler, Flormar’a maliyet hesabı yapıyorlar!

Sahiplenmeyeceklerini, direnişin gereksizliğini söylemekle de yetinmediler. Şube başkanı, Flormar direnişinde aylarca direnip bir tane bile üye yapamamaktan, sonuçta yetkinin alınmamış olmasından “yakındı”. Sendikaya 2 milyon liraya mal olduğuna dair cümleleri ile mazeretlerini maliyet olarak tanımladılar.

Flormar direnişi 200’ü aşkın gün sürdü, kadın işçilerin mücadelesi açısından önemli bir deneyim ortaya koydu.

Petrol-İş’i sessizliğinden silkindirdi. Mücadeleci bir görüntü ile yeniden öne çıkardı. Sendika tercihinde bulunurken Flormar’da ortaya konan direniş sendikaya güven duyarak başlamamızın önemli bir örneğiydi.

Ki Flormar direnişinin rüzgarı Süleyman Akyüz’ün Gebze şubeden genel merkez başkanlığına çıkmasına vesile olmuştur. Ama onun da Flormar’a dair tek sözü “abartılmış o kadar da para harcanmadı” sınırında oldu. Flormar direnişine sırtını verip genel merkeze gidenlerin bugünkü yaklaşımı, direnişlerle anılan bir sendika olmamak.

Birkaç sene önce Flormar’da 8 Mart’tan bir gün önce apar topar direniş bitirildi. İşçiler, yapılan toplantıda polis saldırısı vb. üzerinden korku yayarak ikna etmeye çalışıldı. Bunlara rağmen “devam edecekseniz de sendika yanınızda olmayacak” denildi. Biz de benzerini yaşadık. Direnişimizin ilk günlerinde şube başkanı benzer bir konuşmayı bize de yaptı.

Dün Flormar’ın bitirileceği gün Süleyman Akyüz’ün söylediklerini, bugün biz Albacılara sarf eden şube başkanı Eyüp Akdemir oldu. Her şeye rağmen direnme iradesini ortaya koyan direnişçilere o gün de bugün de denenler şuna çıkıyor, ne yaparsanız yapın biz yanınızda yokuz.

Taciz kadınla erkek arasındaki kişisel bir mesele değil toplumsal bir sorundur!

Üyelerinin uğradığı taciz ve bunun üzerinden ortaya konan tepkinin ardından işten atılan kadın ve erkek işçiler olarak biz üyelerinin yaşadıklarına dair söz dahi söylenmedi. Petrol-İş Sendikası’nın genel merkezinde direniş ve Alba’da yaşananlar konuşulurken sendikanın kadın meselesine dair yaklaşımını, kadın işçi çalışması açısından ayrı bir yerde durma çabasını, tüzüğünde bu konuda maddeler olduğunu hatırlattık.

Meseleyi tartışırken genel başkan tacizi kadınla erkeğin arasında geçen kişisel bir olay olarak tartıştı. Sanki tacizi yaratan bir zihniyet, tacizin her türlüsüne yaptırım uygulamayarak önünü açan bir kadın düşmanı toplumsal düzlem yokmuş gibi yaklaşıldı. Günümüzde burjuva katmandakiler bile söylemlerinde tacizi, kadına yönelik şiddeti önlemeye dönük toplumu sorumluluğa davet ediyor. Ama sözde kadın politikaları üreten sendikamız taciz sorunu yaşayan kadını kendi kişisel bilinç ve çabasına terk ediyor.

Bu sendikanın bünyesinde, bu anlayışla yoğrulan Novares’in baştemsilci olan, EMEP’li kimliğiyle kendini özel olarak ifade eden Sinan Karataş ise “tacizi şova çevirdiniz” cümlesini çok rahatından sarf edilebiliyor.

Bizler fabrikada yaşanan tacizlere nasıl göz yummadıysak, nasıl ki tacizci işçi Zekeriya Bursa’ya karşı örgütlü bir tutum sergilediysek, tacize karşı sesimizi direniş alanında da yükseltiyoruz. Ve sendikanın kadın işçilerin yaşadığı sorunlar karşısındaki sorumsuz tavrına da tacize dair bakışına karşı da mücadele hem bizim hem de tüm Petrol-İş üyelerinin sorumluluğudur.

Sarayın değil direnişin ve örgütlenmenin yolunu tutan bir sendikal anlayış için ileri!

Biz direnişimiz sürecinde gördük ki direnişimizin yolunu bulamayan sendikamızın yöneticileri saray görüşmelerinde boy gösterdiler. Petrol-İş yönetiminin anlayışının değiştirilmesi şart. Bunun için de işçilerin bilinçli örgütlülüğüne, mücadeleci bir çizgi için değiştirici ve ilerletici bir harekete ihtiyaç var.

Direnişçi bir çizgi, örgütlenme seferberliği, tabanın sorguladığı ve denetlediği bir Petrol-İş;

-Tek adamların belirlediği değil, tabandan tüm işçilerin katılımı ile demokratik bir şekilde işleyen,

-Tacize karşı her durumda tutum alan ve kendi içinde ortaya çıkan tacizkar tutumlara dair yaptırım uygulayan,

-Sayıya göre değil davanın haklılığını göre hareket eden,

-Sarayın değil direniş mevzilerinin yolunu tutan bir anlayışla sağlanabilir.

 

Petrol-İş üyesi Alba direnişçileri

İşçi Hareketi

Patronların düzeninde işsizlik çözülmez: Her iş yerinde birlik, her iş yerinde sendika!

Yayınlandı

on

mess gebze

1. TÜİK’in son açıkladığı verilere göre yıllık işsizlik ayda %0,2 puan artarak %9,1 oldu. Bu oran nüfusumuzun 8 milyon 298’ine denk geliyor. Ancak ülkemizde açıklanan tek işsizlik verisi bu değil. DİSK-AR’ın bu verilere dayanarak yaptığı “geniş tanımlı işsizlik” hesaplaması da var. Bu hesaplamaya göre ise geniş tanımlı işsizlik oranı yıllık %26,5 ediyor. Bu kategori de hesaplamaya dahil edilince ülkemizdeki işsiz sayısı 10 milyon 453 bin kişi ediyor.

2. Ülkenin her yerindeki emekçilerin çalışma hayatına katılımına yönelik veriler neden böyle farklı farklı? Çünkü devletin kurumu olan TÜİK’i yönetenler, “iş bulma ümidini kesmiş olan” milyonlarca kişilik nüfusu bu hesaplamaya dahil etmiyor. Patronların çıkarlarına hizmet eden TÜİK’e göre ülkemizde bir insanın “işsiz” olarak sayılabilmesi için dahi “iş bulma umudunu kaybetmemiş” olması isteniyor.

3. Patronların “iş bulma umudu”ndan kast ettiği şey açık. İşsizlikle terbiye edilmiş, hakları için örgütlenmeyen bir işçi sınıfı istiyorlar. Toplumun bir kesimi sürekli işsiz kalmalı ki, işi olan işçileri patronlar hizaya getirebilsin. Patronlar istiyorlar ki, işçi uzun çalışma saatlerine alışsın. Sevdiklerine ve kendine biraz zaman ayırabildiğine şükretsin. İşini kaybetmekten korksun ki açlık sınırındaki ücretlere tamah etsin. Bu işçilerin emeğiyle ise büyük şirketler kar etsin.

4. Patron sınıfı, işçilerin çalıştıkları iş yerlerinin sahipleri. İşçilerin ürettikleri çok fazla miktardaki değere el koyarak zenginliklerini elde ediyorlar. Bu değerden işçilere çok küçük bir pay kalıyor. Onlar için en önemli şey en asgari miktarda işçi çalıştırıp, en asgari maaşları verip en azami karları elde etmek. Toplumun refahına katkıda bulunmak için değil, ancak sadece kendi karlarını korumak için milyonlarca insandan oluşan bir işsizler ordusuna ihtiyaçları var. Kapitalist düzen, böyle işliyor işte.

5. Son yıllarda tüm patronlar, bu işsizler ordusunu adeta güvence altına almak için durmaksızın çalışıyor. Tüm ülkeden sendikalaştıkları için işten çıkarılan, sarı sendikadan ayrıldığı için toplu halde işten atılan, sendikasızlıkla birlikte açlık ücretleri dayatılan işçilerin haberlerini alıyoruz. Yüksek enflasyonda alım gücümüzün düşmesini, işçi konfederasyonlarının satılmışlığını fırsat bilen patronlar krizden maksimum kar elde etmek istiyorlar.

6. Patron sınıfının bu saldırganlığına, milyonların işsizlikle burun buruna bırakılmasına karşı emekçilerin tek bir panzehiri var: O da örgütlenmek. Her fabrikada, her atölyede, her iş yerinde birlik kurmak. Sendikalaşmak, sendikal hakları için her türlü imkanı kullanarak mücadele etmek. Tıpkı bu seneki metal TİS’indeki gibi işçi sınıfı, ancak birliğini koruyarak ve örgütlülüğüne güvenerek somut kazanımlar elde edebilir. 

Continue Reading

İşçi Hareketi

Özçelik-İş Eti Alüminyum patronuyla anlaştı, direniş sona erdi

Yayınlandı

on

aluminm

Eti Alüminyum patronlarının %55’lik zam dayatmasını kabul etmeyen işçiler “%100 zam!” diyerek iş yavaşlatma eylemine başlamıştı.

İşçiler, sefalet dayatan patronların yanı sıra, ücret mücadelesinde yanlarında olmayan yetkili Özçelik-İş sendikası yönetimini de protesto etti. İşçiler, sarı sendikaya yönelik öfkesini Seydişehir’deki Özçelik-İş şubesi önüne de taşıdı.

İş yavaşlatma eylemi yapan işçiler, “açlık sınırında değil insanca geçinecek ücret” diyerek vardiyalar halinde direniş nöbetini sürdürdü.

SARI SENDİKA 1000 LİRA ARTIŞA “EVET” DEDİ

Ancak sarı Özçelik-İş sendikası yöneticileri, patronla masaya oturarak işçileri sattı. Sendika bürokratlarının patronlarla yaptığı görüşme sonucunda işçilere şu mesaj gitti:

Yaptığımız girişimler sonucunda 01.01.2024 tarihinden geçerli olmak üzere ücretlerinizde yüzde 62 oranında artış yapılması konusunda mutabakat sağlanmıştır. Protokole yönelik detaylı bilgiyi Şube Başkanı ve yöneticilerimiz sizlere aktaracaktır”

%100 zam için günler boyu direnişini sürdüren işçiler, anlaşmadan memnun değil. 

Continue Reading

Açıklama

Mağaza Market-Sen: Düşük Ücret Dayatmasına, Uzun Çalışmaya, Mobbinge Son Vermek İçin Her Markete Sendika

Yayınlandı

on

images 13

Mağaza Market-Sen’in “Düşük Ücret Dayatmasına, Uzun Çalışmaya, Mobbinge Son Vermek İçin Her Markete Sendika!” başlıklı açıklaması sosyal medya hesaplarından paylaşıldı.

 

Açıklama şu şekilde:

 

“İşçilerin omuzlarında ekonomik krizin yükü artmaya devam ediyor. Asgari ücrete yapılan zammın ardından yeni yılda yeni zamlarda yağmur gibi geldi.

 

Market patronları yurdun dört bir yanına mağaza açmaya devam ediyor. Marketler büyürken, işçilerin ücretleri daha da düşüyor, hakları daha da tırpanlanıyor. A101, ŞOK, BİM, HAKMAR, HAPPPY CENTER… ve daha fazlası. Tüm cirolarını market işçilerinin fazla mesailerinden ve gasp ettikleri haklarından elde ediyor.

 

Bu gidişata dur demek için İstanbul başta olmak üzere, birçok yerde HER MARKETE SENDİKA diyoruz. Haklarımız var, sendikamız var. Yalnız değiliz. Patronların ağalık ve kölelik düzenine birlik olarak son verebiliriz.

 

Sen de şimdi Mağaza Market-Sen’e üye ol!


Haklarımızı patronlardan hep birlikte alalım!”

 

Continue Reading

Trending