Fortuna dergisi Türkiye 500 araştırmasında 2022 yılında şirket sahipleri yüzde 245.5 kar ettiğini açıkladı.
Peki ya işçiler ve emekçi halk?
Asgari ücrete zam yapıldığında, patronların o kadar sızlanmanın sonunda kar ettikleri ortaya çıktıkça, sizin alım gücü artıyor mu, azalıyor mu?
İşçilerin ve yoksul halkın her gün enflasyona karşı alım gücünün düştüğü, açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiği bir düzenin çarkını kırmanın zamanı geldi, geçiyor.
Yıllardır mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. “Hep mi böyle gidecek?” diye sormalı ve sordurtmalıyız.
Yıkılsın böyle düzen, kırılsın böyle çark demeliyiz.
İşçilerin güneşi görmeden çalışmak zorunda kaldığı çalışma şartlarını düzeltmeli, az işçi ile çok çalışırken hayatlarının kararmasına izin vermemeliyiz. Büyük mücadele edilerek elde edilen 8 saat gibi çalışma şartlarını dahi sağlamayan ve gün geçtikte nemrutlaşan, karunlaşan patronların emeğimiz üzerinden kar etmesine izin vermemeliyiz.
Patronların emeğimiz üzerinden kar elde ettiklerini hepimiz biliyoruz. Karl Marx işçinin tanımını yaparken; “belirli bir ücret karşılığı emek gücünü satan ve üretim araçlarına sahip olmayan sayıca fazla birey yığınları” der. Peki, patronların emeğimizden de kar ettiğini de biliyor muyuz? Personel sayısını azaltarak, iş güvenliğinden kaçarak, çalışma saatlerini uzatarak…
Üretenken, üretimden gelen kâra sahip olamamanın yanında, üretim araçlarına ve ürettiğimiz ürüne dahi sahip olamıyoruz. Peki neden?
Örgütlü mücadele etmeyi etkin kullanamadığımızdan ve yeterince örgütlü olamadığımızdan. Her işçinin sendikalı olma hakkına sahip olduğu gerçeği anayasa ile dahi güvence altına alınmışken yanlış sendikal mücadeleler ve patrondan yana alınan tutumlar yüzünden bu temel hak dahi unutturuldu. Bizlere düşen, işçinin örgütlü mücadele etmesini sağlayan sendika anlayışını ve sendikaları var etmek.
Bunu var ettiğimizde;
Mesai saatinin başlangıcının belli olup sonunun belli olmadığı çalışma saatlerine son verebiliriz.
Personel sayısını azaltıp omuzlarımıza yüklenen daha çok çalışma düzenine son verebiliriz.
“Asgari ücret” diye dayatılan sefalet düzenine son verebilir, hak ettiğimiz ücreti alabiliriz.
Patronların, dışardaki işsizlik ordusu ile bizi korkutup emeğimizi gasp etmesine son verebiliriz.
Yaptığımız işin tanımı olmadığından, her işe koşuşturulduğumuz ve oradan oraya sürüklendiğimiz çalışma düzenine son verebiliriz.
Mücadele omuz omuza yürütülür. Birbirimize omuz verelim. Patronların ve sermayedarların çarkına çomak sokalım. İşçilerin söz sahibi olduğu, karar alma sürecinde rol aldığı ve kararların işletilmesinde yetki sahibi olduğu düzeni hep birlikte kuralım. Patron düzenine karşı “hep mi böyle gidecek” diye sorup koca bir hayır diye yine biz haykıralım.