Tarım işçisi arkadaşlarla konuştuğum diyalogları elimden geldiğince derleyip toparlayıp sizinle paylaşmaya çalıştım. Umarım rağbet görür.
Sen ne zamandır çalışıyorsun tarımda?
Ailem zaten tarım işçisi, kendimi bildim bileli çalışıyorum. Ama okula gittiğim için sadece hafta sonu çalışıyordum. Hafta içi evdeki işleri yapmaya çalışıyordum. Evi temizlemek, yemek yapmak, çamaşırları yıkamak gibi işleri yapıyordum. Ben ortaokul 6. sınıftayken okulumuz evden uzağa taşındı. Normalde ortaokulu bitirecektim ama ailem okul uzakta diye beni göndermediler. Bende 13 yaşımda tarım işinde çalışmaya başladım tam olarak.
Kazandığınız ücret geçinmenize yetiyor mu?
Kazandığımız ücret, yani 95 TL geçinebilmemize yetiyor ama insan gibi hissetmek istiyorsak yetmiyor. Bizim aileden 3 kişi tarım işinde çalışıyor, sabah dörtten akşam altıya kadar çalışıyoruz. Birde öğlen yemeği arası vermiyoruz, diğer bahçelerdeki işçiler öğlen yemeği yedikleri için onların eve gelmesi en az yediyi buluyor. Akşam yemek yedikten sonra uykumuz gelmeye başlıyor. En geç dokuzda uyumuş oluyoruz. Sabah tekrar kalkıp işe gidiyoruz, her günümüz böyle geçiyor. Akşam eve dönerken servisten bazen insanları görüyorum, cafelerde oturuyorlar, sinemaya gidiyorlar, piknik yapıyorlar. Yaşıtlarımın elinde telefon var, benim sadece müzik dinlemek için MP3 çalarım var. Onu da bazen babam ne tür müzikler dinliyorum diye kontrol ediyor. İstediğim müzikleri bile yükleyemiyorum ve diğer insanların benden daha çok şeye sahip olmalarını çok kıskanıyorum hatta çoğu zaman bu duruma öfkelenip sinirleniyorum. Bizde insanları böyle görünce kendimizi otomatikman bizi insan yapan çoğu şeyden mahrum olduğumuzu fark ediyoruz.
Öğlen yemeği yemeden o kadar saat aç kalmak zor olmuyor mu?
Zor oluyor aslında ama biz kendi yemeğimizi evden getirdiğimiz için sabah 4’ten öğlen 12’ye kadar o yemek kovanın içinde mahvoluyor. Zaten yolda gelirken servis çok sallandığı için genelde yemek dökülmüş oluyor. Servisin kapasitesi 16 kişi ama biz 30-35 kişi bindiriliyoruz servislere. Bizde çözüm olarak elçiden rica ettik öğlen yemeği yemeyelim akşam bir saat işi erken bırakalım dedik. Başta kabul etmedi “aç kalırsanız verimli çalışamazsınız” dedi. Bizde normalde günde 3 kamyon meyve dolduruyoruz günlük olarak, elçiye dedik ki yine 3 kamyon dolduralım sen bizi 1 saat erken bırak deyince kabul etti. Bizim için akşam bir saat erken bırakmak daha iyi oldu ama bunu elçi kendi yararına çevirmeye başladı.
Mesela bazen 2-3 işçi gelmiyor ama bizden yine de 3 kamyon doldurmamızı bekliyor. Bizde işçiler olarak madem böyle istiyorsun o zaman gelmeyen işçilerin yevmiyelerini işçilerin arasında bölüştür biz yine 3 kamyon doldurmaya devam edelim dedik.
Kabul etmedi “madem böyle istiyorsunuz öğlen yemeğinizi getirin akşam bir saat erken çıkmayacağız” dedi. Bizde mecburen kabul etmek zorunda kaldık akşam 1 saat erken çıkabilmek için.
Sence bu koşullar nasıl düzelir? Biliyorsun çok zor koşullarda çalışıyorsunuz, bu hep böyle mi devam edecek?
Benim annem-babamda tarım işçisi idiler ama şimdi hastalar ve yaşlılar diye onlara biz bakmak zorundayız. Babamın bel fıtığı ve ayaklarında problemler var, doğru düzgün yürüyemiyor. Annemde nefes darlığı, migren ve sinir var. Onlara bakınca bende bir gün böyle olacağım diye düşünüyor ve başka bir çıkış yolu bulamadığım için çok umutsuzlanıyorum. Ben şuan 19 yaşındayım 13 yaşımdan beri çalışıyorum ve sürekli nasıl kurtulabilirim diye düşünüyorum ama hiçbir şey bulamıyorum. Benim Fatma adında bir arkadaşım var. O evlenince eşim çalışır bende ev hanımı olurum diye düşünüyordu ama öyle olmadı. Eşinin ailesi “yıllarca ailesine çalışıp para kazandırdı, bize de çalışıp para kazandırmak zorunda” demişler. Şimdi yine bizimle beraber işe gidip gelmeye devam ediyor. Hepimiz kurtuluş konusunda umutsuz ve mecalsiz bir halde sürüklenip gidiyoruz ihtiyar olmaya doğru.
Ama bence kendi sorunlarımızı kendimiz çözmeye başlarsak düzelebilir. Mesela benim ailem muhafazakar bu yüzden benim MP3 çalarıma ilahiler yüklediler. Oysa ben Türkçe rap dinlemeyi çok seviyorum bu yüzden kendimce bir çözüm buldum. Elime geçen ilk 25 TL ile kendime babamın aldığı MP3 çaların aynısından aldım. Kendi aldığım MP3 çalara Türkçe Rap yükleyip gün boyu onu dinliyorum ama eve gidince kendi MP3 çalarımı saklayıp babamın aldığı MP3 çaları masanın üzerine bırakıyorum. Ben kendimce böyle bir çözüm buldum.
Aynı şekilde diğer sorunlarımızı da böyle çözebiliriz. Nasıl bayat ve dökülmüş öğlen yemeğini yememek için hep birlikte hareket edince çözüm bulabildiysek aynı şekilde diğer sorunlarımıza da çözüm bulacağız diye düşünüyorum.
Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
Şunu söylemeyi hep çok istemişimdir. Belediye başkanları yada Cumhurbaşkanı sürekli parklar ,okullar, avmler açılışları yaparken “milletimize hayırlı olsun” diyorlar. Oysa biz ne park görüyoruz ne avm ne de okul.
Madem bunu millet için açıyorsunuz o halde herkesin faydalanması için gereken koşullar sağlanmalı. Ama öyle yapmıyorlar bu yüzden belirli bir kesim gidiyor, çoğunluk gidemiyor böyle yerlere. O halde şunu söylemek istiyorlar; biz sizi milletten saymıyoruz bizim kastettiğimiz millet bizim akrabalarımız ve onların akrabaları ve zenginlerdir.
Biz işçiler sizin milletiniz değiliz, bunu iliklerimize kadar hissediyoruz.