Bizimle iletişime geçin

İşçi Hareketi

Ağrı Belediyesinde, DİSK’e bağlı Genel İş üyesi 3 işçi, işten çıkarıldı.

Yayınlandı

on

2 SITE IHK Kopyasi 5

Ağrı Belediyesinde DİSK’e bağlı Genel İş üyesi olan 3 işçi işten çıkarıldı. İşçiler kendilerine gönderilen mesajla Kod-4’den işten çıkarıldıklarını öğrendi. Söz konusu kod, belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshini içeriyor. Evrensel’e konuşan işçiler, sürekli sendikadan istifa etmeleri için tehdit ve baskıya maruz kaldıklarını belirterek, “İşçilerden ne istiyorsunuz?” diye sordu.

MAKAMDA İSTİFA BASKISI

Ağrı DİSK’e bağlı Genel İş Şube Başkanı Ersin Erincik sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan’ın talimatıyla dün akşam hiçbir gerekçe gösterilmeden daha önce işten çıkarılan ama kamuoyu baskısıyla tekrar işlerine geri dönen temsilcilerimiz Nimet Kocabay ve İsmail Yıldırım’ın iş akitleri tek taraflı feshedildi. Savcı Sayan defalarca makamına çağırarak ‘DİSK’ten neden istifa etmiyorsunuz’ baskısı yapmıştı. Arkadaşlarımızı göndermedikleri birim ve yapmadıkları iş kalmadı. Bu baskı ve mobbinglere boyun eğmedikleri için Savcı Sayan hızını alamadı ve iş akitlerini feshetti. Umarım Ağrı Belediye Başkanı bu kör inadından vazgeçer” dedi. Bu paylaşımından sonra Şefiz Ediz’in de işine son verildiği öğrenildi.

İŞÇİLER TEHDİT EDİLİYOR

İşine son verilen İsmail Yıldırım, belediye işçilerinin sürekli baskı ve tehdide maruz kaldığını, kendisinin telefonuna gelen mesajla işten çıkarıldığından haberdar olduğunu söyledi. Yıldırım, bizzat Ağrı Belediye Başkanı tarafından tehdit edildiğini iddia ederek, “Başkan yardımcısı da bizi sendikadan istifa etmemiz için tehdit etti. Sendika başkanımızın sosyal medya paylaşımlarını beğenmem suç değildir, bunu gerekçe göstererek bizi işten çıkarıyorlar. Savcı Sayan bizzat benim yüzüme söyledi, ‘İstifa etmezsen işten çıkarırız’ diye. Çalıştığım belediye şirketinin muhasebesi aradı, iş akdimin feshedildiğini söyledi. Ben de hangi maddeye göre işten çıkarıldığımın evrakını istedim. Bana sonraki gün alacağımı söylediler, gece de mesaj geldi, çıkışınız verilmiş diye. Mesajda da gerekçe yok ama gerekçeleri başkan ve yardımcısı yüzümüze söylüyor zaten. Mesai sonrası 5-10 kişi aranıp, belediyede toplanarak başkan yardımcısı tarafından tehdit ediliyor, bunu herkes biliyor. İşçilerin sendikadan ayrılmaları için tehdit ediyorlar, bunu bizzat başkan ve yardımcısı yapıyor. Ben 10 yıllık zabıtaydım, zabıta biriminden alıp ulaşıma, ulaşımdan, çöp toplama birimine, oradan da hayvan barınağına verdiler en sonunda işten çıkardılar” dedi.

BELEDİYENİN PROJE ODASI, İŞÇİLER İÇİN SORGU ODASI

Nimet Kocabay, belediyede sürekli sendikalı işçilerin sorguya alınarak zorla sendikadan istifa ettirilmeye çalışıldığını belirterek DİSK’e üye kimseyle çalışmayacaklarını kendilerine aktardıklarını söyledi. Kocabay, “Ağrı Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Tunç bizzat bizi çağırdı, tehdit etti. Pazartesiden itibaren Genel-İş sendikasına üye olan kim varsa biz onlarla çalışmayacağız. Belediyede bir oda var, oda kapısında ‘Proje Odası’ yazıyor ama sorgu odası gibi. Bir ekip işçileri orada sorguya çekiyor. O odanın adı sorgu odasıdır. İçeri girmeden önce de telefonlarımızı topladılar, ‘Eğer sendikadan istifa etmezseniz, gidin DİSK sizin maaşlarınızı ödesin’ dediler. Başkan Yardımcısı Ahmet Tunç, Savcı Sayan’ın kendisini arayarak ‘500 bin TL de giderse gitsin, şunları işten atalım’ dediğini aktardı. Sendikamızı değiştirip bir basın açıklaması yaptığımız takdirde işten çıkarılmayacağımı söyledi. Buna şahit olan arkadaşlarımız var, mahkemede konuşuruz. Bizim şehitlerimiz var. Hak-İş Temsilcisi Emrah Aslan beni aradı; ‘Senin şehitlerini öldüren sendikada sen nasıl yer alıyorsun?’ Aynen bunu söyledi. Bu zulme son verilsin” dedi.

“BİZE YAPILAN ZULÜMDÜR”

Şefik Ediz ise, “Genel-İş sendikasına geçtiğimiz için tehdit edildik, bizi aldılar götürdüler, ‘Sendikadan istifa etmezseniz işten çıkartacağız’ dediler. Sendika başkanının paylaşımlarını beğendiğim için işten çıkarttılar. Bize yapılan zulümdür, işçilerden ne istiyorsunuz? Buna karşı elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bize yapılan haksızlıktır, gerekçesiz işten çıkardılar. Bize suçumuzu söylesinler. Asıl bu işi yürüten Savcı Sayan’dır” dedi.

Analiz

Bir Mahkeme Kapısı Bu Kaçıncı Konkordato Hesabı?

Yayınlandı

on

Her ekonomik kriz, aynı soruyu yeniden sordurur: İlk kim etkilenir? Patronlar mı? Bankalar mı? Devlet mi? Hayır. En ağır yükü her zaman emekçiler taşır. Şirketler borca batar, patronlar “konkordato” ilan eder ve işçiler aylarca maaşlarını bekler. İşçilere tüm kapılar kapanır. Kimi zaman da kısa bir mesajla işten çıkarılırlar, tazminatlarını alamadan kapının önüne konulurlar. KFC ve Pizza Hut’ı işleten İş Gıda’nın konkordato ilan etmesi de bu düzenin en güncel örneği.

Bu hikâyeyi daha önce de okumuştuk: Atlasjet’te, Yeşil Kundura’da, Uğur Tekstil’de ve Kayı İnşaat’ta. Bu yeni değil, ancak yine de incelemeye ihtiyacımız var. Nereye basacağımızı bilelim ki adım atalım.

Kayı İnşaat patronu Coşkun Yılmaz, ‘battım’ diyordu. Oysa işçilere ödemediği maaşlarla Gaziantep Şehir Hastanesi’nden hisse satın almış, servetini güvenli limanlara taşımıştı. Patronlar için ‘battım’ demek, servetlerini koruyarak sahneden çekilmekten ibarettir. İşçilerin alın teri, onun batmadan önceki son kurtuluş çabasıydı. Konkordato ilanı, patron için bir kurtuluştu. Bizim içinse çetin bir mücadelenin başlangıcı.

Patronların ‘battım’ demesine aldanmayın. Onların batışı, en fazla uçağını, gemisini ya da birkaç hissesini satmaktan ibarettir. Peki, şahsi servetleri kaç bin emekçinin maaşına denk geliyor dersiniz? Konkordato başvurusu yapan tüm dolandırıcı patronların hikayesi aynıdır.

Konkordato ilan eden şirketlerin işçileri ise hep aynı kaderi paylaştı. Kayı İnşaat işçilerinin mücadelesinin nadir bir örnek olması, haklarını kuruşu kuruşuna almalarından kaynaklanıyordu.

Şimdi sıra KFC ve Pizza Hut işçilerinde. Onlar da aynı yolu yürüyecek. Birlik ve koordinasyonlarını sağlam adımlarla ilerletmek, her zaman öncelikleri olmalı. Bu süreçte iki temel meseleyi konuşmak zorundayız: Devletin işçi düşmanı bariyerleri ve işçilerin bu bariyerleri mücadeleyle aşma potansiyeli.

Ekonomik krizin ayak sesleri henüz duyulurken, iktidar kimin yanında olduğunu açıkça gösterdi. 2018’de İcra ve İflas Kanunu değiştirildi ve işçilerin alacakları, bankaların ve finans şirketlerinin alacaklarının gerisine itildi. Yetmedi, 2021’de piyasa alacakları da işçilerin alacaklarının önüne geçirildi. Oysa aynı iktidar, 2004 yılında kanunu değiştirerek işçi alacaklarını konkordato ve iflasta öncelikli hale getirmişti. 2018’de biz ‘kriz stantları’ açarken, AKP kriz hazırlığını sermayeden yana yapıyordu. 2021’de biz Kayı işçileriyle zafer ilan ederken, iktidar konkordato ve iflasta işçinin alacağına el koyuyordu. ‘İktidar gözünü önce işçinin cebine dikiyor’ dediğimizde bu, kuru bir ajitasyon gibi görünebilir. Oysa gerçek, işçilerin bağrında yanıyor.

İktidar, mahkemede kanunla, meydanda ise zorbalıkla emekçilerin üzerine yürüyor. Ancak hedefli bir mücadele, zafere ulaşabilir. Kayı işçileri kazandı çünkü süreci adım adım takip ettik ve patronların oyununu bozacak örgütlülüğe sahiptik. Şimdi sıra KFC ve Pizza Hut işçilerinde. Onlar da aynı yolu yürüyecek.

Konkordato sürecinin sistematik olarak takip edilmesi, KFC ve Pizza Hut işçilerinin lehine sonuçlar doğuracaktır. Şirketin elinde kalan her türlü varlık, öncelikle işçilerin hakkıdır. Öncelikle konkordatoda, ardından iflasta ‘öncelik işçilerin olacak’ cümlesini mahkeme salonundan meydanlara ve kamuoyuna taşımak gerekiyor.

Birlik ve koordinasyon, mahkeme sürecinin takibi, hedefli bir ilerleyiş ve kamuoyu baskısı. Kayı işçileri ile mücadelemizde bu üç unsur her daim ışığımız oldu ve bizi zafere ulaştırdı.

Evet, konkordato bir kalkandır; ancak işçileri koruyan değil, patronları kurtaran bir kalkan. Ancak Kayı işçileri, bu duvarı mücadeleyle delmeyi başardı ve haklarını aldı. KFC işçileri de aynı birlik ve mücadeleyle kazanabilir.

Konkordato ve iflas, yalnızca bir alacak meselesi değildir. Koca bir sınıfın hangi koşullarda yaşadığını ve koca bir ekonominin kimler için düzenlendiğini gösteriyor. İktidarın ilk kimi koruduğu, kimi ateşe attığı ise açıkça ortada.

İktidar, üretenlerin üzerine yürüyor. Kanunlarla kuşatıyor, zorbalıkla sindirmeye çalışıyor. Maaşını isteyene polis, sendikaya üye olana mahkeme, örgütlenene ise cezaevi yolu gösteriliyor.

Baskı büyük, ancak mücadele daha da büyük.

Koşullar zor, yük ağır. Ancak haklı olmak ve üreten taraf olmak, bize güç vermeli. Bir zeytin dalı nasıl yıllarca rüzgâra, yağmura ve toza direnir, her mevsim yeniden yeşerirse, emekçilerin mücadelesi de böyledir. Her birlik çabası, her kazanım, toprağa düşen bir tohum gibi büyüyecek ve yeni filizler verecektir.

İşçilerin birliği, mücadelenin en büyük gücüdür. Kayı işçileri bunu gösterdi. Şimdi sıra KFC ve Pizza Hut işçilerinde. Onlar da haklarını alacak, çünkü haklı olan kazanacak.

Continue Reading

Açıklama

PATRONLAR YÜZDE 200 BÜYÜYORSA ASGARİ ÜCRET 50 BİN TL OLMALI

Yayınlandı

on

Asgari ücret tespit komisyonu toplantılarını sürdürüyor, ancak henüz somut bir rakam ortaya konmuş değil. Herkes “ha çıktı, ha çıkacak” diyerek beklerken, hiçbir tarafın ağzından net bir rakam telaffuz edilemiyordu. Türk-İş rakamı kamuoyu baskısına dayanamayarak açıkladı. Partilerin, ücret üzerine tartışmalar yürüten ekonomistlerin baskısı sonucu toplantılar bitmeden kendi düşündükleri rakamı açıklamış oldular. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, tespit komisyonundaki tüm taraflara 29.583 TL’ye tamam derseler imzayı atarız dedi. Hükümet ise yurtdışında yabancı yatırımcıların, yurt içinde ise kriz döneminde büyüyerek yüzde 200, yüzde 400’lere kadar kar eden patronların beklentilerine uygun bir asgari ücret belirleme niyetinde.

Hükümet, Şimşek’in Orta Vadeli Ekonomi Programı’nı (OVP) uygulayarak, yüzde 400 oranında büyüyen bankaları ve emeğimiz üzerinden milyar dolarlık cirolar yapan sermaye gruplarını daha da zenginleştirecek bir ekonomik modeli inşa etmeye çalışıyor. Bu düzen, sendikaların grev haklarının ve örgütlenmesinin engellendiği, emekçilerin ise örgütsüz ve yalnız bırakılarak sefalet ücretine mahkum edildiği bir tabloyu hedefliyor.

Milyonlarca emekçi, bu koşullarda daha da yoksullaşırken, büyük sermaye grupları servetlerine servet katmaya devam edecek. Bu nedenle, emekçilerin örgütlenmesi, her işyerinde birliğini güçlendirmesi ve mücadele etmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Ne demişti Sabancılar: “Seçimsiz dönem bir fırsat. OVP uygulanmaya devam etsin”

Türkiye’de enflasyon oranları, asgari ücret artışını belirleyen temel faktörlerden biri olarak konuşuldu. Bakanlar ve patron sözcüleri bunu hep bu şekilde dillendirdi. 2024 yılı TÜFE enflasyonunun %46 olduğu ve 2025 yılı için beklenen enflasyonun %21 civarında olduğu göz önüne alındığında, asgari ücretin en azından bu enflasyon oranlarına paralel bir artış göstermesi tüm taraflar için daha uygun olurmuş. Hedeflenen enflasyona göre zam artışı bunu temsil eden görüşlerden biriydi. Kredi derecelendirme kuruluşları, asgari ücret artışının %30’u geçmemesini de öneriyor. Alın size rakamlar.

Patronlar, rekabet gücünü korumak, maliyetleri kontrol altında tutmak ve karlarını maksimize etmek adına pazarlık masasına baskısını kuruyor. Asgari ücreti belirleyen komisyonda işçi, işveren ve hükümet temsilcileri, komisyonun emekçileri memnun edecek bir asgari ücret belirlemesi için ekonomik veriler, enflasyon oranları ve yaşam standartlarını göz önünde bulundurması gerekiyor. Ancak, komisyonun yapısının bu şekilde olmadığını masadaki görüşmelerin sonucundan görüyoruz. Türk-İş işçileri temsilen orada. Ama patronların ne diyeceğine bakıyor.

Asgari ücret artışı, sadece asgari ücretle çalışanları değil, genel ücret yapısını ve ekonomik dengeleri de etkileyecektir. Asgari ücret tartışmaları, ekonomik koşullar, enflasyon, işçi ve işveren beklentileri, komisyon çalışmaları ve sosyal etkiler gibi birçok faktörün birleşimiyle şekilleniyor şu an.

Enflasyonun Gerçek Yüzü

Emekçiler enflasyonun gerçek yüzünü hep gördü. Emekliler 12.500 TL gibi bir ücretle geçinmeye zorlandı. Asgari ücretliler bir kira ödemeye kadar düşen bir ücretle yaşamayı öğrendi. Bir kira şimdi 20.000 TL’ den fazla. Yeni asgari ücretle emekçiler sadece bir kira ödemeye mahkum edilmek isteniyor. Mehmet Şimşek, meclisteki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada emekli aylıklarına ve asgari ücrete yaptığı zamları açıkladı durdu. Fakat başka bir veriyi biz sizinle paylaşalım:

“Son 5 yılda asgari ücret yüzde 741 artmasına rağmen, yoksulluk sınırı yüzde 975 yükseldi. DİSK-AR’ın raporuna göre, 2024’te asgari ücretlinin alım gücündeki kayıp 54.712 TL’ye ulaştı. Türkiye’de çalışanların büyük çoğunluğu asgari ücretin yüzde 20 fazlası veya altında gelirle yaşamını sürdürüyor.” [DİSK-AR’ın raporu]

 

A101, ŞOK, BİM, Happy Center Milyar Dolar Kazandı
Temmuz Ayında Ücretlere Sadece %10 Zam Yaptı

  • A101, 2020’deki son veriye göre 4 Milyar 536 milyon dolar gelire sahip. Bu listelere giren şirketlerin minimum geliri 4 Milyar dolar. A101 o günden sonra hala bir kar ve büyüme rakamı açıklamış değil. A101 işçileri, pandemi ardından bu günlere kadar yüklerini hafifletecek haklardan mahrum bıraktı. 2024’te Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.
  • ŞOK’ta çalışan personel sayısı 2024 yılının ilk çeyreğinde yaklaşık 47 bin oldu. Yılın ilk üç ayında yeni açılışlarla mağaza sayısını 10 bin 789’a ulaştıran ŞOK’un cirosu ise 37,2 milyar TL oldu. Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı
  • BİM 2024 yılının ilk 3 ayında 3,878 Milyon TL net kâr açıkladı. Net kâr geçen yıl aynı döneme göre 232.81% büyüdü. Bu dönemde şirket 103,768 mn TL satış geliri elde ederken satış gelirleri yıllık 17.08% artış gösterdi. Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.
  • İstanbul merkezli 200’den fazla mağazası bulunan Happy Center’da en düşük personel ücreti asgariden veriliyor. İşçilerin en çok şikayet ettiği problemlerin başında sorumlu baskısı ve düşük ücretler geliyordu. Şenlik zamanlarında cirolarını katlayan Happy Center’da işçilere Temmuz ayında sadece %10 zam yaptı.

[Mağaza Market-Sen’in, Temmuz, Ağustos, Eylül işyeri ziyaret raporu verileri]

 

GSYH’da emekçilere düşen payı bu verilerle göz önüne seriyoruz. 1974’lerde yüzde 81 olan emekçinin payı şimdi yüzde 41. Nereye gitti bu pay? O yıllardan günümüze kadar sermayeye gitti. Bu kadar veriyi ve sonucu biz biliyorsak, her ay açlık, yoksulluk oranlarını açıklayan TÜRK-İŞ her halükarda biliyor. Kendi saha raporlarına sahip bu konfederasyon masada patronların yüzüne bir rakam açıklamayı tercih etmiyor ise biz rakamı söylüyoruz.

ASGARİ ÜCRET 50 BİN TL OLMALIDIR!

Continue Reading

İşçi Hareketi

Patronların düzeninde işsizlik çözülmez: Her iş yerinde birlik, her iş yerinde sendika!

Yayınlandı

on

mess gebze

1. TÜİK’in son açıkladığı verilere göre yıllık işsizlik ayda %0,2 puan artarak %9,1 oldu. Bu oran nüfusumuzun 8 milyon 298’ine denk geliyor. Ancak ülkemizde açıklanan tek işsizlik verisi bu değil. DİSK-AR’ın bu verilere dayanarak yaptığı “geniş tanımlı işsizlik” hesaplaması da var. Bu hesaplamaya göre ise geniş tanımlı işsizlik oranı yıllık %26,5 ediyor. Bu kategori de hesaplamaya dahil edilince ülkemizdeki işsiz sayısı 10 milyon 453 bin kişi ediyor.

2. Ülkenin her yerindeki emekçilerin çalışma hayatına katılımına yönelik veriler neden böyle farklı farklı? Çünkü devletin kurumu olan TÜİK’i yönetenler, “iş bulma ümidini kesmiş olan” milyonlarca kişilik nüfusu bu hesaplamaya dahil etmiyor. Patronların çıkarlarına hizmet eden TÜİK’e göre ülkemizde bir insanın “işsiz” olarak sayılabilmesi için dahi “iş bulma umudunu kaybetmemiş” olması isteniyor.

3. Patronların “iş bulma umudu”ndan kast ettiği şey açık. İşsizlikle terbiye edilmiş, hakları için örgütlenmeyen bir işçi sınıfı istiyorlar. Toplumun bir kesimi sürekli işsiz kalmalı ki, işi olan işçileri patronlar hizaya getirebilsin. Patronlar istiyorlar ki, işçi uzun çalışma saatlerine alışsın. Sevdiklerine ve kendine biraz zaman ayırabildiğine şükretsin. İşini kaybetmekten korksun ki açlık sınırındaki ücretlere tamah etsin. Bu işçilerin emeğiyle ise büyük şirketler kar etsin.

4. Patron sınıfı, işçilerin çalıştıkları iş yerlerinin sahipleri. İşçilerin ürettikleri çok fazla miktardaki değere el koyarak zenginliklerini elde ediyorlar. Bu değerden işçilere çok küçük bir pay kalıyor. Onlar için en önemli şey en asgari miktarda işçi çalıştırıp, en asgari maaşları verip en azami karları elde etmek. Toplumun refahına katkıda bulunmak için değil, ancak sadece kendi karlarını korumak için milyonlarca insandan oluşan bir işsizler ordusuna ihtiyaçları var. Kapitalist düzen, böyle işliyor işte.

5. Son yıllarda tüm patronlar, bu işsizler ordusunu adeta güvence altına almak için durmaksızın çalışıyor. Tüm ülkeden sendikalaştıkları için işten çıkarılan, sarı sendikadan ayrıldığı için toplu halde işten atılan, sendikasızlıkla birlikte açlık ücretleri dayatılan işçilerin haberlerini alıyoruz. Yüksek enflasyonda alım gücümüzün düşmesini, işçi konfederasyonlarının satılmışlığını fırsat bilen patronlar krizden maksimum kar elde etmek istiyorlar.

6. Patron sınıfının bu saldırganlığına, milyonların işsizlikle burun buruna bırakılmasına karşı emekçilerin tek bir panzehiri var: O da örgütlenmek. Her fabrikada, her atölyede, her iş yerinde birlik kurmak. Sendikalaşmak, sendikal hakları için her türlü imkanı kullanarak mücadele etmek. Tıpkı bu seneki metal TİS’indeki gibi işçi sınıfı, ancak birliğini koruyarak ve örgütlülüğüne güvenerek somut kazanımlar elde edebilir. 

Continue Reading

Trending