Sermaye sınıfının yaratmaya çalıştığı kölelik düzenini parçalayacağız. İşçilere yönelik hak gaspına ve işçilerin yoksulluğa, açlığa, köleliğe sürüklendiği bir süreç içerisindeyiz.
Holdingler pandemi sürecinde büyüyerek sermayesini devlet garantisi altına aldı. Neden? Çünkü ekonominin daralmaya, küçülmeye başladığı bir dönemdeyiz. Patronlar işçilere, mobbing ve baskı uygulayarak düşük ücretle çalışmayı dayatıyor. Temel haklar gasp ediliyor; izin, mola, mesai haklarının ödenmemesi… Daha birçok dayatmayı işçilerin ağzından duyabiliriz.
Her geçen gün yükselen enflasyon rakamları karşısında halkın cebindeki paranın değerini kaybetmesi sonucu yoksullaşan, köleliğe zorlanan işçilerin görmezden gelemezsiniz.
Merkez Bankası’ndaki kamu varlıklarının nereye kaybolduğu hala tartışılırken, emekçilerin ürettiği değerlerin her biri günden güne eriyip gitmeye devam ediyor. 128 milyar dolar, 10 milyon dolar… Say say bitmez.
Hükümetin ekonomik ve siyasal programları ne evde kalanlara ne de çalışmak zorunda kalanlara bir çözüm oldu. Pandemide, işçi çıkarma yasağı ile sözde işçiyi koruma reklamları yapıldı. Ama gerçekte patronlara hukukun hiçbir yasasına, yönetmeliğine sığmayacak kodlar lütuf olarak kullandırıldı. Pandemide işten atmayı daha da kolaylaştırdılar. Pandemi kısıtlamaları, artan vaka sayıları ve ölümler hayatı zorlaştırdı. Ekonomi küçülüp tepe taklak oldu. Patronların pastadaki payı küçülmesin diye borçları silindi. İşçilerden kesintilerle biriken işsizlik fonundaki paralar 5’li çeteye aktarıldı. İşte hükümetin patronun sermayesini koruyan ekonomi programı budur.
Yılın her çeyreğinde şişip patlayan balon ekonomisinin büyümeye devam ettiği anlatılıyor. Türk lirası gelişmiş ülkelerin para birimleri karşısında tarihin en düşük değerlerine geriledi. Israrla “faizi düşüreceğiz” açıklamalarına karşılık evdeki hesap çarşıya uymadı. Faizin düşürülmesi beklenirken Merkez Bankası başkanları görevden düşürüldüler. Ekonominin bu hale gelmesinde büyük rol oynayan Berat Albayrak, televizyon yayınında “dolar yükseliyor, vatandaş endişeli ne önerirsiniz?” sorusuna ne diyordu? “Siz dolarla mı maaş alıyorsunuz?” İşte ekonomi bu sorular karşısında, bu cevaplarla yönetiliyordu.
Peki sonucunda bu bize neye mal oldu? TÜİK verilerine göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2,652 TL. Yoksulluk sınırı 8,638 TL. Veriler karşısında emekçilerin ne süratle yoksullaştığını görmekteyiz. Ekonomiyi kendi sermaye gruplarına ve siyasi çıkarlarına göre düzenleyen hükümet, şartlar ne kadar kötüleşirse işçi sınıfını da o denli sömürüyor. İşçilerin haklarına o denli el koyuyor. TİS süreçlerinde işçilerin aldığı zamlar enflasyon rakamları karşısında hala düşük durumda. Bizleri sadece masada oturup da aldığımız zamlar kurtarmayacak. Toplamda ekonomik sorunları görmenin ve harekete geçmenin yolu birleşmekten, tartışmaktan ve örgütlenmekten geçiyor.
İzmit Hyundai fabrikasında dayatılan sefalet ücreti karşısında işçilerin örgütlü sendikaları olmadığı halde işçiler tartışarak, birleşerek, örgütlenerek 2021 Mart ayında eylemler yaptılar. Dayatılan %10-14 arası zammı kabul etmeyerek direnişe geçtiler. Hyundai yönetimi 6 ay sonrasına sözler verdi. İşçiler de eylemlerine son verdiler. 6 ay sonrasına söz vermesinin sebebi TİS sürecinin metal iş kolunda nihai sonucuna varmasıdır. 1 milyon 600 bin metal işçisinin gözü, 287 bin metal işçisinin örgütlü bulunduğu sendikalar tarafından 2021 Eylül ayında MESS ile, işverenler sendikasıyla yapacağı anlaşmada. 2015 yılından daha güçlüyüz. Bosch sözleşmesine imza atanların rezil rüsva edildiği metal fırtınası sürecinin ötesindeyiz.
İmkanlarımızı iyi değerlendirirsek, her fabrikada şimdiden birliklerimizin ayakları yere basarsa TİS’i patronlar, ağalar değil işçiler yönetir.
Enflasyona sığınmayın!
Enflasyona güvenmeyin!
TİS’İ İŞÇİLER YÖNETECEK!
Gebze İşçi Hareketi Koordinasyonu