MESS ile metal işçilerin toplu sözleşme süreci tüm Türkiye işçi sınıfına önemli deneyimler kazandırdı. Grevin yapılamamış olması, sendikal bürokrasinin en beğenilen sendikalar içinde bile hiç kuşkusuz yer edindiğini gözler önüne serdi. Grevin iptal kararı ne kadar önemli bir kaybımız olsa da, bir o kadar da kazandırdığı önemli deneyimler var. Buradan çıkaracak sonuç önümüzdeki yıllarda yapılacak tüm toplu sözleşmelerde işçi sınıfının hazırlık sürecini belirleyecek.
Sarı ve kırmızı diye sendika tanımlamaları yapmayacağım. Biri erken imzaladı, diğeri ise bir vakit sonra. Buradan işçilerin fabrikalarında ne kadar örgütlü olduğu sonucunu çıkardık. Bu süreçte birçok yorumlar yaptık, birçok öngörüde bulunduk. Süreç grevin iptali ile sonuçlandı. Grevi isteyen ve bu basıncı oluşturan metal işçileri iptal kararından ne kadar rahatsız olsalar da, karşı hamle geliştiremedi. Yine de fabrikalarda irili ufaklı talepler için işverenle mücadele sürdürülüyor. Bu gelişmeler metal işçisinin taban örgütlülüğüne bağlı olarak sürüyor.
Bu gerçeklikleri cebimize koyup önümüzdeki süreçlere bakacağız. Tarih boyunca birçok sözleşmede iyi sonuçlar almış olan sendika, bu sefer sınıfta kaldı. Bunun sorumlusu işçi sınıfından çok, sendikacılarla mutlak güven ilişkisi kuran destekçilerdir. Bu bize çok şey kazandırdı diyebiliriz. Artık bunlar yapar, bunlar yapmaz düzlüğünden çıktık. Bu sendikacılara bu işi nasıl yaptıracağız? Karar vericinin işçiler olduğunu nasıl öğreteceğiz? Burda bize düşen bu olacak.
İşçi komiteleri ve işlevi
Bulunduğumuz her sektörde, sendikalı değilse sendikalı olmanın; sendikalı ise sendikamıza sıkı sıkıya sarılmanın peşinde olmalıyız. Sarılmak ki nefes bile aldırmadan… İğneden ipliğe her kararda söz sahibi işçiler olmalı. Fabrikadaki iş güvenliğinden, istenen zam oranına, verilen aidatların nerede ve ne zaman kullanılacağına kadar tüm meselelerde karar verici işçiler olmalı. Bu da, ancak seçtiğimiz sendikacıların denetlenmesiyle ve fabrikalarda işçi komitelerinin oluşturulmasıyla mümkün.
Süreçlere hazırlık yapan, her durumda inisiyatif alabilen işçi komitelerini kurmalıyız. Aynı maaşı aldığımız, aynı üretimin içerisinde olduğumuz arkadaşlarımızla birlikte karar vermeliyiz. Ancak bu örgütlülüğü sağlayabilirsek, bizim adımıza verilen kararların sonuçlarını yaşamak zorunda kalmayız. Karar verici biz oluruz.
Kurduğumuz komiteleri birçok alanda çalıştıracağız. Grev günlerinde var olan ihtiyaçlarımızın hesabını bu komitelerden yapacağız. Verdiğimiz aidatlar, greve gittiğimiz tarihler, hepi topu kaç kere gittik zaten, hepsini biliyoruz. Bu komiteler bunun hesabını yapabilecek. Eğitimlerin düzenlenmesine ve hangi konularda ihtiyaç olduğuna, işten atma tehditlerine, ücretsiz izne çıkarma dayatmalarına ve sosyal haklarımızın çeşitli bahanelerle gaspına karşı hazırlığımızı yapacağımız yerler işte bu komitelerden geçiyor.
Sadece grev günlerinde değil; her gün ürettiğimiz, emek verdiğimiz fabrikalarda örgütlülüğümüzü daha da geliştirmemiz gerekiyor. Çalıştığımız fabrikalarda en çok neye ihtiyacımız var, ne gibi sorunlarla boğuşuyoruz, bunların hepsini en iyi biz biliyoruz. En iyi bilenler ve yaşam standartları aynı olanlar kendi kaderlerine kendileri karar verebilir.
Bu, yaparsak iyi olur diyeceğimiz ya da birilerine ‘benim adıma yap’ diyeceğimiz bir mesele değil. Yapmakta zorunlu olduğumuz tek kurtuluş yolumuzdur.