
Sendikalar çalışanın temsilcileri olarak her platformda dik durmalı ve ona göre hareket ederek karar vermelidir. Verilen her taviz yeni tavizleri doğuruyor. Sendikaların kuruluşunun temel amacı hakları korumak ve bu hakları büyütmektir. Bunun için her türlü örgütlenmeyi sağlamalıdır.
Bildiğiniz üzere sendika; işçi ve işverenlerin ayrı ayrı olmak üzere iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular yönünden çıkarlarını korumak, işçi veya işveren adına yeni haklar sağlamak ve onları daha da geliştirmek amacıyla aralarında yasalar uyarınca kurdukları birlikler yani temsilcilerdir. Peki sendikalara neden ihtiyaç vardır? Sendikalar gerçekten işçinin temsilcisi ve yetki verilen sıfatı ile toplu iş sözleşmelerinde ve rutin dönemlerde işçinin hakkını gerçekten savunup yeni kazanımlar elde edip çalışanın sömürülmesini engelleyebiliyor mu?
Eski sendikacılık ve yeni dönem yani günümüz sendikacılığı arasındaki farkları biraz irdeleyelim.
Her kurum ve kuruluşun varlığını sürdürebilmesi için toplumsal destek ve ekonomik güce ihtiyacı olduğu gibi sendikalarda bu kapsamdadır. Sendikaların varlığını sürdürmesi için üyeye ve üyelerden aylık olarak kesilen aidatlara ihtiyacı vardır. Eskiden çok cüzi kesintiler ve hatta gönüllü bağışlar ile varlığı sürdüren sendikalar bugün ise her sözleşme dönemi bitimi sonrası aidat olarak yapılan kesintileri de artırmaktadır. Her çalışandan yapılan bu kesinti sendikanın varlığını sürdürebilmesi ve işçinin hakkını savunacağının aslında teminatıdır. Peki günümüz sendikaları, gerçekten sendikalı çalışanların istekleri ve taleplerine yerine getirebiliyor mu? Toplu iş sözleşmelerinde kazanımlar elde edip yeri geldiğinde dik duruş sergileyebiliyor mu?
Eskiden bir iş yerinde işçiler haklarının verilmediğine inanıp aralarında örgütlenip haklarını savunacaklarına inandıkları sendikayı iş yeri sokmaya hatta bazen iş durdurma gibi yöntemler ile bunu sağlamaya çalışıp iş yerine sendikayı davet edip üye olurlar ve devamında her türlü haklarını onların adına işveren karşısında savunması için yetki vermesi ve sendikanın olduğu iş yerlerinde çalışmak bir ayrıcalık ve avantajdı. Çünkü herkes bilirdi ki sosyal ve ekonomik haklar daha çok verilirdi ve sendikasız çalışanlara nazaran daha bir yaşam sürerlerdi.
Günümüz sendikacılığında ise istisnalar hariç bir iş yeri açıldığında daha eleman alımına başlamadan anlaştığı bir sendikayı davet eder o sendikanın kendi iş yerlerinde faaliyet göstermesini ister. Durum böyle olduğundan bu sendikalar kendi üyelerinin hakkını bir yere kadar savuna bilmektedir ve ters bir durum oluştuğunda işveren sendikaya yaptırım tehdidi adı altında işçinin gözünde pasifize olmaları için gereken politikayı izler ve bunu dönem dönem uygularlar. Ortalama yedi yıl otomotiv sektöründe çalışan biri olarak iş yerimizde durum itibari ile en çok üyeye sahip sendika faaliyet göstermek idi. Ben iş yerine yapılan üç sınav sonrası mülakata girdim. Her şey onaylandı alım gerçekleşti ama sendikanın da onayının olması gerektiği tarafıma bildirildi ve sendika benle ilgili yaptığı küçük bir araştırma sonrası iş başı yaptım. Çalıştığım süre zarfında üç sözleşme dönemine şahit oldum. Bu dönemlerin bir tanesi üç yıllık sözleşme, diğerleri ise iki yıllık idi.
Günümüz şartlarında bakıldığında masada kazanılmış olarak görünse de aslında sahada ve kişinin yaşam olumlu manada fazla yaşamadığı kanaatindeyim. Yabancı yatırım olduğu için kesintiler yüzde 30 civarı idi ve sahada yani normal yaşam şartlarında ise ortalama her hizmet yüzde 18 KDV ile belirlediği için aslında maaşının yüzde 48’i sana yansımadan buharlaşmış oluyor. Eskiden anlaşmazlık durumlarında sendikalar radikal kararlar alarak sokak grev hakkını etkili bir şekilde kullanabiliyordu ve sonuçlar güzel oluyordu. Ama günümüzde ise süreç bazen bilinçli olarak uzatılıyor, hakem heyetine kadar gidiyor, ne şiş yansın ne kebap yansın mantığı ile işçi ve işveren ile aralarının bozulmaması yönünde çaba gösteriliyor ve genelde işçinin talepleri karşılanmıyor. Maalesef ki sendikalar aynı konfederasyon çatısı altında olmalarına rağmen birlik ve beraberlik içinde hareket etmek yerine genelde üye ve iş yeri sayılarını artırma çabası göstermektedirler.
Amacımız kimseyi karalamak ve ön yargı oluşturmak değil gerçekleri konuşmaktır. Durum itibari ile sözleşme döneminde bulunmaktayız. Maalesef ülkenin yanlış yürütülen ekonomik ve siyasi politikaları yüzünden yaşamı çok zorlaşmış durumdadır. Böyle bir dönemde doğal olarak her çalışanının sendikasından daha fazla talebi ve beklentileri vardır. Sendikalar çalışanın temsilcileri olarak her platformda dik durmalı ve ona göre hareket ederek karar vermelidir. Verilen her taviz yeni tavizleri doğuruyor. Sendikaların kuruluşunun temel amacı hakları korumak ve bu hakları büyütmektir. Bunun için her türlü örgütlenmeyi sağlamalıdır. Bilinmelidir ki işçi varsa üretim var, işçi varsa patron var, işçi varsa üretim var, işçi varsa SENDİKA var. Modern sömürge kader değildir olmamalıdır…