Sözlerime başlamadan önce hayatını kaybeden 41 işçi kardeşimizin hesabını soracağımıza, emeğimizle var ettiğimiz bu dünyayı yaşanılabilir kılacağımıza söz veriyoruz.
Madenlerde binlerce işçi kardeşimizi yitirdik, hala da yitiriyoruz.
Grizu patlaması, göçük ve yangınlar tarih boyunca meydana gelen tüm ihmallere türlü bahaneler olarak gösterildi. Hükümet ve yandaş şirket patronları kaza, kader süsü verdi. Önüne geçilmez denildi. Bunun önlenebilir bir yolunun kapalı olduğunu vurguladılar. Ancak biz biliyoruz ki patronların bu tutumu “hesap verme” korkusudur.
Denetlenmeyen ağır koşullarda çalıştırılan milyonlarca işçi, bu ülkede ve dünyada emek veriyor. Sermaye ise doymak bilmeyen, bugüne dek asla kar hırsından vazgeçmeyen patronların tek elinde kalıyor.
Türkiye, maden kazaları sonucu yaşanan ölümlerde dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Bunu durdurmak bizim elimizde. İşçilerin tek kurtuluşu bilinçli hareket etmekten geçer. Var olan kötü koşulları ortadan kaldırmanın yolu, her bir işçinin yanında ki arkadaşının kolundan tutması, onu ve kendisinin hakkını sonuna kadar savunmasından geçer. Örgütlenmeden geçer. İşyerlerinde söz sahibi olacağımız günleri var etmek için kol kola girmek ve ekmeğimizi bölüşmek gerekir.