Analiz
BİR BAŞLIK LAZIM BU YAZIYA
Başlık lazım bu yazıya hem çöpmüş gibi yol kenarına atılan emekçi cesedini hem de çiftçilik yapan Mustafa Sanayı, hani şu 2 lira 50 kuruşa ürettiği portakalları 1 liraya satamayınca ağlayarak portakalları çöpe döken çiftçiyi anlatabileceğimiz bir başlık lazım.
BİR BAŞLIK LAZIM BU YAZIYA.
Herşeyden önce yani yazıya başlamadan önce başlık gerekiyor. Başlık gerekiyor; çünkü yazı başlığa göre şekillenir,başlığın bir sınırı vardır ve bu sınırın dışına çıkılamaz. O kadar çok şey var ki anlatılması gereken fakat anlatamadığımız.
Anlatamıyoruz çünkü; emekçiler ekonomik kriz nedeniyle intihar ediyorlar diyoruz, kardeşlerimizin canı kıymetsiz değildir onları örgütlemeye çalışalım diyoruz ve biz bunu dedikten bir kaç saat sonra bir emekçinin daha intihar ettiği haberini alıyoruz.
O kadar çok şey var ki anlatılması gereken fakat kelimenin noksanlığı çarpıyor yüzümüze. Anlatamıyoruz; çünkü gündemdeki haberleri okuyalım ne gibi gelişmeler var diye bakınalım diyoruz.
Yol tv hiç acımadan vuruyor haberi yüzümüze; ”Adana’da geri dönüşüm fabrikasında çalışan (Suriyeli) Mustafa El Recep’in yol kenarında cesedi bulundu. Fabrika sahibi işçinin intihar ettiğini işyerine zarar gelir diye cesedi yol kenarına bıraktıklarını söyledi”.
Ölmüş bir işçi kardeşimiz ölmüş,bunun hiçbir önemi yok ama işyerine zarar gelir diye cesedi bir çöpmüş gibi yol kenarına atılıyor.
Başlık lazım bu yazıya hem çöpmüş gibi yol kenarına atılan emekçi cesedini hem de Çiftçilik yapan Mustafa Sanayı, hani şu 2 lira 50 kuruşa ürettiği portakalları 1 liraya satamayınca ağlayarak portakalları çöpe döken çiftçiyi anlatabileceğimiz bir başlık lazım. Deniz Taze’yi anmak lazım mesela hani şu benim siyasetim ekmektir diyen, hani şu ”Kimse kusura bakmasın vali benim sırtımı sıvazlıyor peçete sat diyor.” diyen Deniz Taze.
Bu kardeşimiz bilmelidir ki utanması gereken birisi varsa oda vali denilen o zattır. Utanılması gereken bir konu varsa bu utançtan emekçiye bir zerre pay düşmez. Utanacak olan, utandırılacak olan kişiler gözlerimizin içine baka baka yalan söyleyen patronlar ve onların işbirlikçileridir.
Öyle bir başlık bulmamız gerekiyor ki; emeklilikte yaşa takılanları, işsiz kalanları ki ne zaman konuşacak olsalar gözleri dolan emekçileri, evden işe işten eve git gel yapan maden işçilerini, sürekli tazminatsız olarak işten kovulan metal işçilerini, gecesi gündüzü olmayan inşaat işçilerini, güvencesiz, sağlıksız, sigortasız ve uzun saatler çalışan tekstil işçilerini sığdırabileceğimiz
Bir başlık lazım bu yazıya.
Bir keresinde çalışırken bir arkadaşım yaklaştı yanıma canı sıkkın zaten besbelli bir derdi var. Rahat rahat konuşabilsin diye çay getirdim kendisine, anlat bakalım derdin nedir diye söylendim.
+Abi ben ilkokula giden kızımla eşimi Kayseri’ye köye gönderdim. Elimde hiç para kalmamıştı bende kredi çektim, kredi çektim çekmesine ama şimdi kredi borcumun ödemesi de benim maaşımdan kesilince artık iyice yemeden içmeden kısmak zorunda kaldık. Bende eşimde durumların farkındayız idare etmeye çalışıyoruz bir şekilde ama küçük kız çocuğuna nasıl laf anlatacaksın. Hepsi tamam herkesin durumu kötü ekonomik kriz var zaten farkındayım her şey bir şekilde çözüme kavuşabilir ama ne zaman arasalar kızım benimle konuşmak istemiyor.
Beni suçluyormuş okuldan ve arkadaşlarından koparmışım onu bu yüzden konuşmayacakmış benimle. Söylesene abi ben miyim suçlu, ben günde iki ekmek yerdim bire düşürdüm, sigara içiyordum tütün içmeye başladım. Bazen dışarı çıkıp yemek yerdik artık evdeyken bile yemek yapıyorum geri kalanıda ertesi gün yiyorum. Benim de elimden her şeyimi aldılar. Önceden biz işçileri makine gibi kullanıyorlar insan yerine koymuyorlar derdim. Yanılmışım abi makinelere bile her gün bozulmasın diye bakımını ve yağını eksik etmiyorlar biz makine bile etmeyiz.
Kızım beni suçluyor ben kimi suçlayacağım, kızım benim kalbimi kırıyor ben kimin kalbini kıracam.
Bunlar bir kişinin yaşadığı sorunlar değil bunlar hepimizin yaşadığı sorunlar.
Bu sorunları biz yaratmadık kardeşlerim ama sanki biz yaratmışız gibi bizleri işten kovuyorlar, tazminatlarımızı vermiyorlar, asgari ücreti belirlerken gözümüzün yaşına bakmadan en düşük rakamı belirliyorlar. İşsiz kalmamız umurlarında bile değil yada borca batmış olmamız. Onların tek derdi; ben hangi villada oturacağım, hangi lüks otomobile bineceğim, en pahalı yemeği hangi restoranda yiyeceğim.
Madem ki bu sorunlar hepinizin sorunları ancak hepimiz birleşirsek çözebiliriz.
Galiba bu yazının başlığını buldum.
SENDİKALI OLMAK İÇİN BİR ADIM İLERİ…